28 Temmuz 2007


KENDİ YOLUMU ÇİZDİM DE GELDİM

6 yasindaydim, cevremde siddet egilimli insanlar vardi... Ve bu siddete maruz kalan kisiler, hicbirine benzememeyi secmemis olsaydim; su an iflah olmaz bir seri katilin satirlarini okuyor olurdunuz, cunku icten ice o potansiyele sahibim...

Gensel ozelliklerim bir yana, escinselligi benimsemeyi secmemis olsaydim, Turkiye'de orneklerine sikca rastladiginiz evli ve cocuklu gizli bir escinsel olurdum ama kendini heteroseksuel olarak nitelendiren cinsten...


Lise sinavlarinda tercihimi kiz meslek lisesinden yana yapmamis olsaydim, kadinlar sadece bir muamma olabilirdi hayatimda... ve ogretmen lisesine girebilirdim...

Yasadiklarim karsisinda sabir gostermemeyi secseydim eger simdi tum kopruleri yikilmis, su anki durumumdan cok daha depresif, ayni zamanda yalniz olabilirdim...

Cinsel tercihimi, toplumda vuku buldugu sekilde yasamayi secip,tek esliligi secmeseydim, paramparca bir ruh, kabaca erkegin .rospusu, ve su anki ruh esim gaykediye ve dostlarimin bir tanesine bile sahip olamazdim...

Guzel sanatlarda okurken okulu 2. Sinifta ogrenebileceklerimi ogrendim dusuncesiyle terketmeseydim simdilerde bir reklam ajansinda grafiker olarak calisiyor olurdum...


Bundan 3,5 sene once profil yazisini gorup, tanisma istegiyle utanarak mail gondermeseydim, su an sahip oldugum aska sahip olamazdim...

Ailedekilere bir bir acilamasaydim, elbet ogrenilecek durum karsisinda savunma yapamaz ve baskilara daha fazla dayanamayarak evlenebilirdim...

Secimlerim iyi mi olmus kotu mu olmus diye dusunuyorum da simdi.. Gercekten iyi ki yapmisim diyorum... Hayat bir tane ve istediklerimi gerceklestirmekle mesgul olmak durumundayim... En iyisi kimsenin hayatim hakkinda karar vermesini beklemeden herseyi kendi ellerimle yapmak... Sonrasinda uzulsem bile biliyorum ki baskasinin secimi icin degil kendi secimim diyerek o uzuntumle cok rahat basa cikabilirim... NaKHaR

Eee sizde ne var ne yok?

25 Temmuz 2007


EX ' LERİN GÖLGESİNDE AŞK
Hayatta tahammül edilmesi en güç duygu bunalımıdır... Çünkü direkt olarak canlı bir rakibiniz yoktur ve net olarak sevgilinizin, eskileriyle ilgili anılarıyla ortaya çıktığında savaşa 1 - 0 yenik başlarsınız... Ben de çoğu zaman bu duruma düşüyorum...
1- Partnerinizle birlikte çok güzel bir program yaparsınız; gezi, eğlence, yemek vs. sonrasında ise konaklamayla bütünleşir... Ama ''Daha önce kaldığım otellerden birine gidelim'' gibisinden kurulan cümle sizde ''kiminle kaldın?'' sorusunu gündeme getirir... Aldığınız ''Ne önemi var?'' gibi tatmin etmeyen bir cevap sonrası moraliniz bozulabilir.. Benden söylemesi..
Çünkü daha önce ex biriyle kaldığınız otele yeni sevgilinizde gittiğinizde, eskide kalan insanla olan anılarınız ister istemez depreşir... En azından ben öyle hissederim...


2 - Normal bir konuşma esnasında, sizin ciddiyetiniz gayet üzerinizde ve pot yavaş yavaş kırılır... ''aaa şu konuşmanı aynı şeye benzettim'' gibisinden kurulan bir cümleden sonra ''Kime?'' sorusunun yanıtsız kalması ve aşırı ısrar etmenizden sonra ex lerden birinin ismini duymak sizin gölge oyuncusu olduğunuz düşüncesini biraz daha büyütür...




İlişkiniz konusunda, ateşli bir tartışmaya girdiğinizde, gerilen ortam sonucunda, ''benden ayrılan herkes pişman oldu, bir telefonuma bakar koşarak gelmeleri, şansını zorlama!'' gibisinden kurulan cümleler diğer iki olay üzerine tuz biber eker vs. Kendinizi ex'lerin gölgesinde yaşanan bir ilişkinin ortasında bulursunuz...

Kendinize dönersiniz; Daha önce gerçek anlamda cinsel deneyiminizin olmaması, herşeyi ilk algıladığınız anda reddedip, sonra sevgilim öyle istiyor deyip kabullenmeniz... Sürekli bir aşağılık sendromu ve kötü olmayla suçlanma... Ve depresyondan sizin yüzünüzden çıkamadığını düşünen sevgili...

Sırtınızı dönüp savaş alanını terk mi edersiniz, yoksa ağzınızla kuş tutsanız yaranamayacağınız bir ilişki içinde, tüm yüzsüzlüğünüzle kalmaya devam mı edersiniz? Sanırım herkes birinci seçenekte mutabık... Ama neden? ...NaKHaR...

22 Temmuz 2007


KADINSIN, ERKEKSİN, EŞCİNSELSİN !

Erkek olak için 3 şart gerekir...


Sünnet (Sözde fazlalıklardan kurtulma)
Askerlik (Acı eşiği ve dayanıklılık)
Evlilik (milli olma)




Kadın olmak için 2 şart gerekir.

Bakire olmak (Sözümona el değmemişlik)
Eşe itaat (Kölelik) NaKHaR

Malum, erkek bir kızla birleşerek erkekliğini "kazanır"; kız ise erkekle birleşerek kızlığını "kaybeder". Can Dundar



Eşcinsel olmak içinse tek şart;
Hemcinsinizi sevmeniz yeterli...

Bir eşcinsel de başka bir eşcinselle birleşerek öz saygısını kazanır...NaKHaR

18 Temmuz 2007



EŞCİNSELLER BAŞARILIDIR !

ÇÜNKÜ...

Eşcinselsin, Dön, ilkokul anılarına; bahçeye çıktınız tenefüs arasında arkadaşlarla;erkeklerle aranız iyi,kızlarla da iyi;kızlar ebe oynamaya çağırır,erkekler kaleci yapmaya uğraşır;siz herkesle iyisiniz ya, ikisini de kırmak istemezsiniz bir teneffüs kızlarla ebe oynayıp ip atlarken,diğer teneffüs oğlanların maçında kalecilik yaparsınız...


Büyümeye başlarsınız ilkokul 4-5 kızlarla erkeklerle el ele tutuşup müsamere oyunu oynadığınız günler geride kalmıştır, erkekler artık içlerine almamaya başlar, sen git kızlarla ebe oyna... kızlar içlerine almamaya başlar, sen git erkeklerle top oyna... kale başında kaleci olmayı beklemekten sıkılmışsınızdır… farklı çalışan beyninizle kolayca çözdüğünüz, 2+3=5’ten daha bir ileri gitmeye başlamıştır matematik...


Sonra sıkıntınızdan, bir yerden takdir görmeniz gerekir…artık jules verne'in bilmem hangi kitabındadır sıra, listeye en çok kitap okuyan kişi olarak geçersiniz veya matematik sorularının hepsini çözen örnek efendi öğrenci olarak anılır ve mürebbiyenizden bolca takdir görürsünüz...




Ortaokul !
Artık erkeklerin kaşınma, kızlara sürtünme muhabbetleri başlar ama sizde bir şeyler terstir, artık yavaş bir alışkanlık yapmıştır, ilgisizlik! Ne varsa derste var, fen sınavından 100 almak...

Lise !
Giriş sınavları, iyi bir sonuç, iyi bir lise sonra lise lisede bu kez işler iyice ciddiye binmiştir,aranız iyi olan kızlarla dostça konuşmalarınız en az onlar kadar dost olduğunuz erkekler tarafından tuhaf karşılanmaya başlar,zaman zaman tartışmalar sataşmalar,kavgalar…arası bozulur sen yapar mısın? sonra biz çiftiz senin ne işin var olayları, yalnız kalırsın yine...
bu kez onca kötü iğnelemeden sıkılıp kendi dünyanıza çekilirsiniz... sende artık eşek değilsin ya ortaokul sonundan beri eşcinsel olduğunun farkındasın ama lisenin sonuna kadar,dünyadaki tek eşcinselin sen olduğunu sanıyorsun sonra





Üniversite !


Harika bir puan tebrikler, başarılarınla seni takdir eden ebeveynler, aynı zamanda sorunsuz, kavgasız ve örnek çocuk sonra üniversite, yavaş yavaş yaşamaya başlamışsındır kendini;ama özel hayatın ve okul hayatın ayrıdır, okulda da başarılı olursun, odaklandığın şey genelde çevredeki str8 erkeklerle beraber, derslerindir falan filan


Bu arada kendini diğer şeylerde geliştirmeye daha yatkınsın çünkü kızlar, erkekler gibi sorunların yok, daha bir iç dünyandasın ne biliyim zamanın bol işte, gidiyim, şu sergi açıldı geziyim, şu dili öğreniyim falan derken, üniversite sondasın ve diğerleri sana şöyle bakmaya başlar, eşcinsel ama farklı bir noktada, tuhaf ama farklı bir noktada...


Kısacası dostlar eşcinsellerin başarıya odaklanmak ve başarmak için diğerlerinden daha çok zamanları var... eee o zaman hayatı boyunca en az bir kaç kere itilip kakılan biri olarak en iyiyi almak hakkım hakkın hakkımız...Sevgili Kostanz 'dan Alıntıdır...

15 Temmuz 2007

BİR ŞEHRİ İSTANBUL'DA
BLOGGER KAYNAŞMASI

Küçük Buluşmaların Büyük Yansımaları...!
Hafif çatlak, parantez içinde de algıladığım bir şeyi önce dışlayıp sonra kabul etme gibi bir huysuzluğum olduğundan mıdır nedir?
"Goddess-Artemis" ve sevgili eşi
"Osman Börütecene"nin balkon da çay kahve içmeye çağırdıkları maili sevgilisi olmama rağmen kendimi sahibi sandığım "gaykedi"nin mail box ında görünce yaygarayı koparmış ''kesinlikle gidemeyiz, bir kere benden ''eğer arzu ederse sevgilin de gelsin'' diye bahsetmiş diye veryansın etmiştim...

Gördüğüm fotoğraflardaki insanları hem tanımıyor... hemde bir yandan da katil senaryoları uyduruyordum kafamda... Daha sonra ki günlerde denk geldi ve bir önceki postta da bahsettiğim sebeplerle İstanbul'a gittik...

Bulunduğumuz semtten istanbula geçerken bayağı stres yapmıştım, ''ben şimdi orda ağzımı açamam, siyaset filan fransız kalacağım diyorum bir yandan da gaykedi'ye ''orda sakın benimle dalga geçme'' diye direktiflerde bulunuyorum filan... aşırı derecede heyecanlıydım... kafam da binlerce senaryo dolanıyor, ya bizi keserlerse, ya öldürürlerse filan... :) niye bu kadar saçmalamışım bilmiyorum... :))

Nitekim birkaç şey hediye ıvır zıvır.. alarak yola koyulabildik... eve varmadan önce Artemisle yaptığım telefon konuşmaları içimdeki sıkıntıları söküp aldı, çünkü aşırı derecede relaks bir ses tonuna sahipti ve nedense birden ısındım (nedenini daha sonra aynı burçtan olduğumuzu öğrenmem açıklıyordu...)

Evin önüne geldiğimizde ''burasıııı'' diye çığlık atan çok şeker bi hanım, yanında beklentilerimin aksine sakin mi sakin bir eş... Evin tahminen 3-4 kiloluk karabiber adlı dul kedisi (çok asil ve tüy dökme mevsimi olduğundan pek sevemedim ama çok şişmandı :)) evde incik boncuk çok fazla ayrıntı vardı ve çok beğendim özellikle çocukluğumu hatrlatan mermerden yapılmış yumurtaları... ev gezmesi, bir iki sohbet, biraz kahve-çay, hafif bir yemek, günün gevezesi ve kendi kendiyle dalga geçen ben, ve nasıl geçtiğini anlamadığım bir kaç saatten sonra dönme vaktimiz geldi...

Yol boyunca; ''niye erken çıktık, ne güzel sohbet ediyorduk'' diye söylenmelerime en güzel cevap Tanrı'dan geldi... trafik, taksicinin benzin istasyonuna girip 30 dakika boyunca laflaması... ve bilumum sebeplerle eve döndüğümüzde saat gece yarısını çoktan geçmişti... :))

Bir kez daha kapılarını çalmak için gün sayıyorum :) ama önce onların bize gelmesi lazım :)) NaKHaR

13 Temmuz 2007

ULUSAL TERÖRİST DEĞİL
PENİS KAÇAKÇISI !
Bundan 5 ay önce, Türkiye'ye koca bulmaya gelen.. ve asyalı erkek takıntısı olan bir Amerikalı travesti arkadaşımız vardı... İki gün önce internet üzerinden yeni tanıştığı insanlarla görüşmek için tekrar geldi..

Önemli olan bundan sonrası... Mısır'da kendinden 15 yaş küçük biriyle yazışmış, çocuk hala bakirmiş, evlenmeden ben hiçbir şey yaşayamam demiş bizim kıza, Bizimki de diplomalarını, kimliklerini ve kendi işi olan kuaförlük mesleğine ait bütün eşyalarını bir bavula sığdırıp gelmiş, Amaç, Mısır da iş bulup yerleşmek ve mısırlı damat adayıyla evlenmek...


Nüfus belgesindeki (Amerika'da ameliyat olmadığı için hala erkek gözüküyor) ''Male'' yazan cinsiyet kısmını fotokopiyle başına Fe getirerek tekrar düzenlemiş... Aldığı cinsiyet belgesinin orjinalini, pasaportunu da illegal bir şekilde düzeltmelerde bulunmuş... (Ama farkedilmeyecek şekilde)

Otelde bir gece kalındıktan sonraki gün saat 12 gibi havaalanına bırakıp ayrıldık, yaklaşık bir saat sonra gelen telefon bizi şok etti... Arkadaş polis tarafından alınmış, pasaportunda 1964 yazan doğum yılını, sırf çocuğa yaşını küçük söyledi diye 1974, 6 yı çizip 7 yapmış, Dahası yemek döküldü böyle oldu diye bir saçmalıkla, kandırmaya çalışmış...


Polisle konuştuğumda bana verdiği bilgi olayın çok ciddi olduğunu gösterdi...
- Pasaportta doğum yılını değiştirmiş, pasaportunu kriminale yolladık, ordan gelecek yanıtla bu gece havaalanı polis karakolunda misafir edeceğiz... yarın (yani bugün) savcılığa çıkıp savunma verecek... savcının yanında interpolden bir görevli eşlik edecek ve kendi ülkesine göndereceğiz... Eğer kendi ülkesine gitseydi problem yoktu pasaportuyla ilgili, ama başka ülkeye giderse ve orda problem olursa bizi de suçlarlar diyerek haklı sözler söyledi... En son olarak; Türkiye'ye giriş çıkışı yasaklanmış oldu... NaKHaR

10 Temmuz 2007


BU KİTAP
İNSANI DİLSİZ DE YAPAR
Yer: Kadıköy Seyhan Müzik ''The Secret'' adlı sözde sansasyonel kitabı alma düşüncesiyle içeri girdim, en çok satanlar köşesine iyice bir göz gezdirdim ama yok! kimseye sorma cesaretini gösteremeyerek üst kata çıktım, aradığım kitabı bulamadım, depresif biri gözükmek istemediğim için olsa gerek... yine kimseye bir şey sormadan Alkım'a gitmeye karar verdim... Ama ne oldu tam kapıdan adımımı atıyordum ki göz ucuyla raflara baktım... Onlarcası karşımda öylece duruyordu... :)

Bir tanesini kaptığım gibi soluğu kasada aldım, yaşlıca biri (tahminen patron) çalışanlara direktifler veriyordu... hiç konuşmadan kitabın hayatımı nasıl değiştireceğini düşünüyordum... 5 dk kadar bekledikten sonra, adam döndüğünde;
-Buyrun ne istemiştiniz? dedi
Hiç konuşmadan elimdeki kitabı gösterdim.
- Satın mı alacaksınız?



Evet demeden kafamı salladım, adam kitabı aldı borkodunu okutup masasının üstüne koydu, parasını aldı, fişini kesti ve bana verdi kitap hala masanın üstünde... saonra sanki suçluymuşum gibi bana döndü, biraz ''daha ne bekliyorsun'' gibi bir bakışla;
- Fişinizi verdim değil mi? dedi
Bana ne olduysa yine hiç konuşmadan, önce elimdeki fişi sonra masanın üstünde duran kitabı gösterdim...
- Aaa pardon, kusura bakmayın diyerek kitabı poşete koyarken bir yandan da manasız bir acımayla bakıyordu..
(içimden işte dedim depresif olduğuma kanaat getirdi bana acıyor) kitabı aldım, adam ağzını normalden fazla açarak, dudaklarını okuyabileceğim şekilde ve duyabileyim diye bağırarak
- Ö-zür Di-le-riz... Te-şek-kür-ler diye sıraladı.
- İyi çalışmalar deyip çıkarken adamın utandığını farketim...
Dışarı çıkınca aklım başıma geldi.. İçeriye girdiğimden beri hiç konuşmamıştım ve doğal olarak adam beni dilsiz sanmıştı... En çok güldüğüm günler arasına bir tane daha ekledim... NaKHaR

07 Temmuz 2007


EN DELİK DELİLİK
Lise yıllığımda, hakkımda düşündüklerini yazan eski sınıf arkadaşlarımın isimleri yanında yazan ''en''li ifadeleri az çok farketmişsinizdir... Fakat bi Tanrı'nın kulu da çıkıp sormadı: '' Yaa nakhar, iyi hoş, herkesin ''en''lerini yazmışsın, peki ya sen ''en'' neydin? diye... Sormadınız ama ben müthiş hırs yaptım yazacağım... :)

Ben lisede kimsenin kolay kolay sahip olamayacağı bir ''en''e sahiptim... Sınıfın ''en delik'' şahsıydım... Evet evet ''en delik''...

Ama yanlış anlaşılmasın, cinsel tercihimin ya da ne bileyim benzeri bir bir özelliğimin etkisi yoktu bu durumla... Belki %1 ihtimal düşünenler olmuştur ama, %99 su götürmez bir gerçeklikle asıl nedeni; lisede ilk kaşını deldiren, yetmezmiş gibi dudağını sağdan ve soldan olmak üzere, enjektör iğnesiyle, felç olma ihtimalini hiçe sayarak, ikişer kez kendi kendine, mazoşist bir şekilde delen, bu da yetmedi kulağını yine aynı yöntemlerle delen, hadi bu da yetmedi en son serçe parmak tırnağını delen ve hiç utanıp sıkılmadan o deliğe sallantılı boncuk takıp dolaşan ilk kişi olduğumdan aldığım bir ünvandı... :)

Şimdi yeniden lisede olsam, aynı şeyleri yine aynı vurdum duymazlıkla yapabilir miyim bilmiyorum... Ama ergenliğin verdiği, ilgi çekme isteğinin de üstüne tuz biber ekip, o histeriyle kör etmesiyle sanırım yine yapardım aynı şeyleri... (tırnak delme işlemi hariç) NaKHaR

05 Temmuz 2007


LİSE YILLIĞINDAN
Hakkımda Söylenenler !
Nakhar, bizim açımızdan seni tanımak çok güçtü. Bize karşı olan tavırların sürekli değiştiği için şu an bile nasıl birşey yazacağımızı bilemiyoruz. Genel olarak ilginç ama iyi birisin. Umarız gelecekte tanışacağın kişilere sergileyeceğin tavır hep aynı kalır.
Saz Grubu

Öyle ya da böyle geçti bunca sene. En sessiz ve derinliğinde bir şeyler var, çıkar onları kapıya. Bende hoşçakal diyeyim...
Leyla (en aşık)

Nakhar, Hangi kelimeleri kullansam seni anlatmakta, şiir mi yazsam acaba? Şimdiden imza günlerini gözümde canlandırabiliyorum.. Alabildiğine kalabalık...
Merve (en kibar)

Sınıfımızın şairi, şebeği ve bizim grubun biricik erkeği... Ders notları yüzünden ettiğimiz kavgaları, titreyişini, tenefüslerde uyurken beni korkutarak kaldırışını ve gülüşünü hiç unutmayacağım..
Fatma (en boşboğaz)

Nakhar, seninle aramızda yaşananlar her ne olursa olsun, sen benim için biricik arkadaşım, sırdaşım, sevgilim, kardeşim gibisin, hayatımdaki en mükemmel insanlardansın, seni unutmayacağım be kuşum...
Sevcan (en cesur)

Seni her ne kadar anlayamasam da iyi birisin. Biraz da farklısın.. Seni de unutamam, özellikle o ilginç gülüşünü...
Seher (en uysal)

Nakhar, seninle anlaşamadık ama, ben sana asla kötü gözle bakmadım.. seni unutmayacağım... hele gülüşünü asla..
Samet (en sakar)

Şiir kitabın uöarım çıkar ve tutulur.. Lütfen artık herşeyi kafana takıp durma, bırak zamanı akışına... kendine güven ve her zmaan doğru yerde, doğru kişilerle olmanı dilerim...
Kübra (en evcil)


Nakhar, ilklerin adamıdır.. nerde enteresan birşey varsa, hemen kendi üstünde uygular... Kaşını deler, dudağını deler... başlı başına farklı bir manyak.. kendini süzgece çevirmeden bu meraklarından vazgeç.. senin gibi ilginç bir adamı tanıdığım için şanslıyım...
Sevgi (en rahibe)

Aykırı şey, her dediğini hiç kimseyi takmadan yapan tek arkadaşım! Umrunda olmayan hayat, umarım hep yanında olur...
Zeynep (en sorumsuz)

Nakhar, bazen o çok sevdiğin arkadaşının yanında olamazsın.. iyi ki varsın..
Tuğçe (en su aygırı)

O kadar garipsin ki! Umulmadık yerlerde karşıa çıkıp beni korkutacağından hiç şüphem yok, herşey gönlünce olsun...
Burcu (en hiperaktif)

Nakhar, senin gibi gerçekleşmesi mümkün olmayan hayaller kurup, hayata boş bakışlı olmak isterdim... Bu sana özgü birşey herhalde... Seni böyle kabul ettik ve yıllar sonra da böyle hatırlayacağız..
İrem (en sazan)

Tiyatro yolunda hep aynı tozu yuttuk, aynı havayı soluduk.. Sahnede hep tartıştık ama, dost kalmayı bildik.. İnsanlar hakkında ne yorumu yaparsa yapsın, sen kulaklarını tıka ve hayatını yaşamaya bak...
Burak (en jön)

Nakhar, duygusal şey, herşeyi ince eleyip sık dokuyorsun, idealleri olan arkadaşım benim...
Tuba (en hafif)

Sıkıntılarından kurtulup dertsiz ve mutlu olman dileğiyle..
I. Büşra (en bacı)

Nakhar, sınavdaki kahkahan hala aklımda, sevecen ve neşelisin... bütün arkadaşlarınla anlaşabilmeni seviyorum...
Gamze (en hawai)

Karamsar arkadaşım benim.. dehşet resimler koleksiyonuna sahip yegane insan... herşey gönlünce olsun..
Özlem (en aynacı)

Hep konuşurduk tanrıyı, derdik bizim gibi düşünen var mı günahı, hep dualar ederdik, gönlümüzden geçenleri dilerdik.. bir gün sen de sevip sevileceksin.. Hep mutlu ol!
II. Büşra (en süslü)

Her zaman hepimize uyum sağladın, ama sinirli bir kişiliğe sahipsin. benim için yazdığın söz için teşekkürler...
Banu (en çatlak)

Nakhar, Bıktım senden 12 yıldır beraberiz.. büyük bir gurur bu kimse doğstluğunu bu kadar uzun sürdüremez herhalde... gözümü açtım 7 yıl bekledim... ondan sonraki hayatımın her alanında sen varsın...
Şebnem (en titiz)

Benim her zaman değişik fikirli değişik arkadaşım.. bu günkü yolun daha iyi...
Tuğba (en bilmiş)

Seninle dertleşmek ve şiir sevmediğim halde şiirlerini okumak çok güzeldi...
I.Nilay (en feminist)

Şair arkadaşım benim, bir numaralı ruh ikizim...ilk günden beri kavga ederiz ve yetmezmiş gibi yanyana otururuz ne vahşet değil mi?
II Nilay (en yırtık)

Benim için yazdığın şiir için teşekkür ederim şairim...
Duygu (en çığırtkan)

02 Temmuz 2007


CERRAHİ MÜDAHALELER

Annem: Kardeşimin ölümünün ardından rahim ağzı enfeksiyonu nedeniyle hastahaneye yatırıldı ve yumurtalıkları alındı...
Büyük Ablam: Üç kez mide ülseri nedeniyle amleiyat oldu... her seferinde midesinden bir parça alındı...
Ortanca Ablam: İlk ve tek çocuğundan sonra, anneliğin ne demek olduğunu anlayarak, anesine çektirdiklerine pişman olup.. doğum kontrolünü sağlamak için ameliyatla spiral taktırdı... Geçtiğimiz yıl 10. yılını dolduran spiral yeni bir ameliyatla yenilendi. Arkadaşlarının havuza itmesiyle kolunu dirseğinden kırdı ve platin takıldı...


Küçük Ablam: Aşırı sinirli yapının ve stresin neden olduğu göğüsünde oluşan kistlerden ameliyat oldu... çocuk aldırdı ve eşinin isteğiyle evlenmeden ameliyat oldu...



Büyük Abim: Çok fazla çalışmaktan yoruldu ve astım bronşit hastalığından kıl payı basit bir midahaleyle kurtuldu. Bademciklerini aldırdı.

Küçük Abim: Girdiği sayısız kavgada defalarca bıçaklandı... vücudunun en mahrem bölgeleri dahil her yerinde dikiş atıldı...

Ben: Kafatasımda oluşan ve farkedilmediği için zamanla biraz daha açılan çatlak sıvı kemik dolguyla dolduruldu... 2 intihar teşebbüsünün ardından 2 kez midesi yıkandı... başarısız kaş deldirme operasyonu... ve çeşitli çıldırma nöbetleri sonucu iğne tedavisi... NaKHaR