30 Temmuz 2008




BİLİNÇALTI OYUNLARI - 2


Elimde bir kokteyl, etrafta yüzlerce insan vardı, hepsi eşimle olan düğün davetimize gelmişlerdi, Kadındım, sarışındım ve İngilizdim...

Eşim olacak adam ortalıkta yoktu, etrafımdaki insanların çoğu ingiliz ordusuna mensup askerlerdi, eşim komutandı, ben ise askerlerden biriyle gizlice bahçedeki kulübeye girdim, korkuyla karışık bir heyecan tüm bedenime yayılmıştı, içimden bir ses yakalanacağımı söylüyordu ama her şeye razıydım... Sevdiğim adamla beraber olamadıktan sonra diye düşünüyordum...

Kapı aniden açıldı, komutan olan (bir naziyi andıran yalanmış saçlarıyla) eşim, ve arkasında çok eski tüfeklerle askerleri vardı...

Sevgilim olan genç asker için "Vurun!" emrini tereddüt etmeden verdi... Ben yalvar yakar affetmesini dilesem de başarılı olamadım... Bana dönüp "Seni seviyorum ve ne yapmış olursan ol, seni affediyorum kaç git burdan" dedi...





Önümde kısa eğimi olan uzun, çimenlerle kaplı bir tepe vardı... tüm gücümle koşuyordum... Biliyordum ki arkamdan ateş edip beni öldürecekti eşim...

Etek ve topuklu ayakkabılar beni zorluyordu, ardıma bakmadığım halde, komutan olan eşimin beni öldürmek için eline T biçiminde ok fırlatan bir silah aldığını hissediyordum... Zikzak çizerek koşuyordum bayırı....

Sırtımdan saplanan ok sağ omuzumdan çıkmıştı, acıyordu, bir yandan koşturmayı sürdürüyor bir yandan da okun ucunu kırarak hayatta kalmanın hesaplarını yapıyordum...

Tepeyi çıkıp ormanlık alana girdiğimde, Bolu'da ki köy yolundaydım, erkek olmuştum 3-5 yaşlarında ve koşuyordum ileride annem vardı... kendimi güvende hissettim... Gözlerimi araladım sabah olmuş...

Belki dedim enkarnemi görmüşümdür.... Neden olmasındı.. Olabilir..N

28 Temmuz 2008




ONLARDAN BİRİ DEĞİLİM


Ağzı açık, bön bakışlı insanları sevmem, ne kadar zeki oldukları beni ilgilendirmez... Konuşurum, uyarırım eğer hala aynı şekilde devam ediyorsa ardıma bakmadan uzaklaşırım...

Yalan söylemeyi eğer ki iyi bir şeye (arkadaşları barıştırmak gibi) hizmet etmiyorsa sevmem...

Sırf muhalefet olmak için, dinlemeden konuşan insanları sevmem, hak iddiasında 3 kere kendi fikrimi söylemeye çalışırım, eğer dinlenmiyorsam haklısın deyip çekilirim...

Yatılı misafir olarak gitmediğim ya da özellikle yemeğe davet edilmediğim bir yerde sofra kuruluyorsa ne kadar aç olduğum önemli değil kalkar giderim...





Emri vakilerden hoşlanmam (şuraya gidiyoruz gibi) , yapılacak iş planlı olmadığı ya da en azından herkes istekli değilse yapılamaz...

İki kişiden fazla insanın olduğu arkadaş eş dost ortamında, sadece iki kişinin uzun dialog kurmasından hoşlanmam, 3. kişiye hep bir şekilde laflamak için soru cümlesiyle konuya dahil etmeye çalışırım... Fransız veyahut kaba tabiriyle piç muamelesinden nefret ederim...

En sevdiğim dostlarımın yanında sevmediğim biri varsa selam vermekten imtina ile uzak dururum... ve yüzsüzlük yapıp masaya oturmaktan hoşlanmam...

Dedikodu yapanlardan hoşlanmam, eğer konuşma esnasında yanımızda olmayan birinin konusu geçiyorsa, o kişi gelince "yanımdaki kişiyi vekil göstererek" söylediklerimi aynen o kişinin de yüzüne karşı söylerim... Hata hatadır ve açıklamasını dinlemeden kimseye sırtımı dönmekten hoşlanmam...

Körler sağırlar birbirini ağırlar felsefesinden hoşlanmam... yapmacık sevgi gösterisinden uzak dururum...

Empati yeteneği olmayan birine ifade gücüm yetersiz kalırsa çareyi susmakta bulurum...






İnsanların hatalarını görüp içine atanlardan ve bunu daha sonra kullananlardan hoşlanmam...

Sürekli tanımadığı insanlara bok muamelesi yapanlardan hoşlanmam...

Verilen sözlerin tarihini saatini aklımda tutarım, eğer o söz tutulmuyorsa sözü veren kişinin daha sonra vereceği sözlere pek tamah etmem... Ayrıca tutamayacağım bir sözü vermekten hoşlanmam...

Yaşadığım ilişki hakkında bilmeden atıp tutanlardan hoşlanmam... Özellikle eşcinsel ilişki hakkında bilgisi olmadan uzman kesilenlerden...

Nezaket kurallarından bihaber insanlarla çok fazla muhatap olmaktan hoşlanmam...

İnsanların eksik yanlarını düzeltmeye yardımcı olacak cümleler yerine, sadece eksiklikleri söyleyip geviş getirir gibi oturduğu sandalyede yayılıp gerinen kişilerden hoşlanmam...

Başka birinin benimle olur olmadık dalga geçmesine izin vermem ve hoşlanmam

Sırf ilgi çekme amacına hizmet eden, maillerden, dialoglardan ve bunları uygulayan yarım akıllı insanlardan, gençlerden ve çocuklardan hoşlanmam NaKHaR

26 Temmuz 2008




SKANDAL AİLESİ - 8

- Trajedi -


Ortanca ablam'ın tek çocuğu olan 13 yaşındaki kızımız, Ablam evlenmeden önce istediği bir şey olmadığında nasıl sinir krizleri geçiriyordu ise, şimdi kendi kızı da aynı onun gibi hareket ediyor...

Annesi çalıştığı için, bebekliğinden itibaren babaannesi tarafından ilkokul çağına kadar yetiştirilen, bulunduğu çevre bakımından daha 3 yaşında elinde demir bir çubukla kuzenlerini ağıza alınmayacak küfürlerle kovalayan bir çocuktu...

Ablam ayrıldığı eşiyle beraber ayrı eve çıktığında, çocuğun ruhu ikiye bölündü, ablam kendisi gibi olan çocuğuna tahammül edemeyerek dayak yolunu seçti...





13 yaşında olmasına rağmen bütün sosyal dersleri zayıf, sadece spora olan yeteneğinden dolayı, "Abla sen bunu bir spor dalına yazdır" diye öneri sundum... Araştırıldı ve izci kampı şeklinde bedebsel ve ruhsal gelişimine katkı sağlayacak bir topluluğun parçası oldu...

Ve fakat hala çok fazla şımarık, paragöz, insanı çileden çıkaran bir tavrı var... Zamanında hepimizle yüzgöz olduğu için... Kimsenin dediklerini dinlemiyor, Karşılık veriyor... Tasvip etmesem de engel olamadığım için Ablam tarafından dayakla terbiye edilmeye çalışılıyor...

Sonuç olarak birkaç kez kursta birkaç kez evde geçirdiği sinir krizleriyle çocuk psikiatristine götürülüyor... N

25 Temmuz 2008


TANRIÇA ZİYARETİ

Kimileri kalkıp en bilmiş tavrıyla; "sizin gibilerin evine melek girmez" diyedursun... onlara nisspet evimiz Tanrıların ziyaretiyle ve boğuk yeşilimsi duvarlarıyla türbeden hallice bir mekana dönüşüyor... :)

Zahmet edip, kendi elleriyle hem göz hem de damak zevkimize uygun bir pasta (tarifi için bakınız) yapıp getirmiş fotoğraftaki gibi... Tabii çaylar şirketten, öğrenci evi olmasına binaen az kullanılan çay, Tanrıça'nın getirdiği bereketle demlendi...







Hazır gelmişken, aşktan ağzı yanmış bir kız arkadaşıma da Tarot seansı yapmış oldu, tabii önceden bunun için sözleşmiştik biz... :) Nitekim hiçbirimizin teselli edemediği kız arkadaşımızın ihtiyaç duyduğu Tanrısal dokunuşları sağolsun açtığı Tarotla -tabii yine bakılan kişinin gözleri dolarak- sağlamış oldu...

Yaşadığı duyusal ilişkinin kabaca tüm detaylarını bildiğimden Tarot'un yine çok sağlam bir fal olduğu garantisini buradan sizlere veriyorum... NaKHaR

24 Temmuz 2008





İÇİMDEKİ TINILAR - 4
-
-
Richard Gere Pretty Woman filminde Julia Roberts'a opera dinlemeye gittiklerinde şöyle der: "Anlamak için İtalyanca bilmene gerek yok, duyguları öyle iyi verirler ki anlarsın..." Ve ardından da ekler "İnsanlar operayı ilk dinlediklerinde severse ömür boyu severler, eğer hoşlanmazlarsa bir daha hiç hoşlanmazlar ama saygı duymayı öğrenirler..." 
-
Ve bu yılki istanbul klasik müzik günlerinin TV reklamını görenler bilir klasik müziğin faydalarını... 
-
Bu cümlelerin ardından bir şey söylememi  bekliyorsanız, aldanırsınız...  Elif Savaş'a ithaf ediyorum... 

O Mio Babbino Caro (From Madame Butterfly) by André Rieu on Grooveshark
-
Çok laf yaptım kısaca bir arya dinleyin kulaklarınızın pası silinsin... N

23 Temmuz 2008




MÜSTEHCEN BİR FİLM



En sevdiğim tarzdır ve filmlerin konusu içinde görmekten hoşlanırım; herşeyin bittiği sanılan saniyelerde, birdenbire gelişen olaylar zinciriyle, tüm olumsuzlukların alt edilmesi sendromu yani... Müthiş bir memnuniyet ve haz verir bana... 

Bu yüzden, hayatı yansıttığı için duygusal-komedi tarzda filmlere çok daha fazla prim veririm..

Bunlardan biri de Kinky Boots, nam-ı diğer Müstehcen Çizmeler, 1 hafta içinde 5 kere izleyip hep aynı keyfi aldım replikleriyle beraber ezberime almış olmasam çok daha fazla izlerdim inanın... :) 

Gerçek hayattan alınma öyküsüyle, müzikleriyle beni çok daha fazla çarptı... Herkesin izlemesi geretiğini düşünüyorum zira işledikleri tema bir çok homofobik insanın eğlenerek farketmeden homofobiden uzaklaşmasına vesile... Ayrıca bunu Sex üzerine herhangi en ufak bir tema içermemesi bakımından da tam puan aldı benden... NaKHaR



21 Temmuz 2008




BİLİNÇALTI OYUNLARI - 1


Üstümde yazlık kıyafetler vardı ve mevsim kıştı, pencereden bakıyordum, evimizin içi 4. katta ailemle oturduğumuz ev, dışı ise sanki 1. kat gibi yere yakındı... Anneannem henüz yaşıyordu ve büyük ablamın simaen tanıdığım komşusu bizim apartmanda oturuyordu...

Bahçede yatağım vardı ve etrafında yarım daire biçiminde cam gibi buz tabakası oluşmuştu, sarkıtlar halindeydi... Bu doğaüstü görüntüyü, hiç kullanmadığım lg marka kameralı telefon ile çekiyordum ki görüntü birden (-) eksi zoom yapmışçasına uzaklaştı...

Sonra bir el çırpmasıyla ürperdim... dönüp arkama baktığımda tanımadığım bir yüz bana telaşlı bir şekilde bakıyordu... o an oturduğumuz evde ölmüş olabilecek birinin ruhu olduğuna karar verdim...
-
-


Yer hafif hafif sallanmaya başlamıştı, büyük bir deprem olacağını anlayıp annemlere haber verdim, onlar aşağı inmek için hazırlanırken bende kapıda anahtarla uğraşan anneme "ben kilitlerim inin" diye bağırdım...

Kapıyı kilitledim, içeride telefonum kalmıştı ve geri döndüm, telefonumu telaşla ararken tekrar bir el çırpmasıyla ürperdim, dönüp baktım ve karşımda çimen yeşili parlak gözleriyle yakışıklı bir adam ağzını açmadan telepati yöntemiyle "acele et" diyordu...




Tam kapıdan çıkarken tekrar geri dönüp unuttuğum birşey var mı diye etrafı kolaçan ettim ve aynı anda yine o el çırpma sesiyle birkez daha ürperdim, yine aynı adam "çabuk" diyordu yine telepati... Ben ise "tamam baba, tamam baba" diye telaşla dışarı çıkmak için kapıya yöneldim ve sarsıntı adım atamama engel olacak kadar sert bir şekilde başladı... Uyandım...

Aklıma takılan babam yeşil gözlü değildi, 54 yaşındaydı öldüğünde, sanırım yeni bir görünüme kavuştu öldükten sonra diye düşünüyorum... Böyle giderse bir yazı dizisi olacak bu enteresan rüyalarımdan tabii unutmazsam :) N

20 Temmuz 2008


-
BUSE CİNAYETİ
-
Tanrıça'dan aldığım 5 kitaplık serinin Buse Cinayetleri adlı 2. polisiyesi de bitti... Yine bir cinayet vak'ası, kör bir anne, siyasetin içinden ensesi kalınlar, ahtapot gibi kolları uzun şantaj çeteleri, ve toplumun kapı dışarı ettiği bir grup insanı, çok eğlenceli bir biçimde harmanlayıp lezzetli bir biçimde önümüze sürüyor Mehmet Murat Somer...
-
-
Kahramanımız yine aynı...  Merak eden okusun :)... NaKHaR

19 Temmuz 2008



SAMİMİYET

.-.-

Şimdiye dek ne kadar samimiyet gösterdimse, bir o kadar da canımın yandığıyla oturdum yerime... Öfkeyle kalkan zararla oturur ya, ben samimiyetle kalkıp, zararla oturanlardanım..

Uzun zamandır kendimle kalabildiğim nadir zamanlarda, diğer iletişim kurduğum insanlardan öğrendiklerimi kendime telkin edip, taklit yöntemini kullanarak uygulamaya koyuluyorum... Asıl canımı sıkan başarısız olmak değil, insanın kendisine olan saygısını yavaş yavaş yitirmesi..

Sözüm ona etrafımdaki insanların, gözlerinin içine içine bakmak, hele ki o sahte samimiyetin kokusunu aldı isem çok kolay olmuyor...

Ben insanların gözlerinin içine bakmayı severim konuşurken... gözlük (güneş gözlüğünden geçtim, optik gözlüğü bile çıkartırım) ve öyle konuşurum değer verdiklerimle, gözlerinin içine baka baka.. camdan veya plastikten samimiyetimin (bana göre tabii) engellerini ortadan kaldırırım... Öyle de olması gerekir diyorum nitekim...

 .-

.-

Hepinizde olduğundan daha azdır içimde insanların ilgisini celp edebilme arzusu... Bu yüzdendir kimseye minnet etmeyişim... Ve kimseyi abuk bir konuşmaya çekmeyişim... Çok önemli bir konu olmadıkça mail atma alışkanlığım yoktur, maillerimde  ottan boktan bahsetmem... bugün hava süper, nasılsın gibi durumları, bilgisayar aracılığı ile iletip insanların ilgisini istemem... ve yapandan hoşlanmam... Yardımcı olduğum insanların al gülüm ver gülüm mantığına dayalı hareketlerinden hoşlanmam... 

Bazıları gibi ilk baştan belirli ve kalıplaşmış kriterlerim yoktur... cahil cühelanın biriyle de muhabbet edebilirim... cahilliğe de ihtiyaç olduğundan... eşcinselliğin bir çoğumuza verdiği tepeden bakma huyu ne yazık ki beni pas geçmiştir...  

VELHASIL KELÂM : Samimiyeti yakalamak zor iş, ne mutlu yakalayabilene... ki Tanrıya şükür  üç beş de olsa en azından samimi dostlara sahibim... NaKHaR

.-

13 Temmuz 2008




PEYGAMBER CİNAYETLERİ
+18kitap

Şöyle bir baktım ve yaklaşık 6 ay ila 1 yıldır kitap namına hiçbirşey okumamışım, ben böyle söyleyince Tanrıça'da hemen elinde olan light yazılmış okuması bu sıcaklarda eğlenceli 5 kitaplık polisiye serisi verdi... (polisiye lafını duyunca sıkıldım, zira polisiye sevmem, light bunlar deyince bakalım dedim iyi ki de demişim)

Neyse serinin ilk kitabı olan Peygamberler Cinayetini bir yandan staj yaparken soluksuz okudum... Ve okursanız beni anlayacağınız nedenlerden canım çok sıkıldı kitapta olup biten olaylara... Uzun uzun onlardan bahsetmeyeceğim... Merak eden okur... :) Yalnız şunu söylemeliyim olaylar cinsellikle alakalı.. Yani +18 NaKHaR

11 Temmuz 2008






(HERMES PAPUÇLU)
TANRIÇA'NIN TAROT FALI


Tanrıça'nın bilmem kaçıncı marifeti de bu efendim, parayla (tabii reklamı için bize şimdik beleş) tarot falı bakıyor... Bende en son 3 yıldan daha uzun zaman önce yani kedi'mle daha arkadaş olduğumuz dönemlerde gitmiştim...

İnanırım ben... Nitekim şu yukarıda gördüğünüz üzere bana çıkan dilek kartlarım... Daha önce yaklaşık bir saat süren kapsamlı bir kelt haçı açtı... Orası bende kalsın...

Dediğim gibi fotoğrafta da görüldüğü üzre dilek kartlarım... 1.si yani elinde yıldız tutan, ardından ikinci 3 sırıklı şey beni yeterince duygusal bağlamda etkilemişken, hayatta en çok istediğim dileğimi (merak edenler için ipucu; aşkla parayla pulla ölçülemez birşeydi) içimden dileyerek çektim, kartı çekmek birşey değil de sonradan kartın ifade ettiği şeyler benim (hüngür hüngür olmasa da) gözlerimin yaşarıp iki üç mutluluk hıçkırığına boğulmama sebep oldu...

Tanrıça'nın yanından ayrılırken kuş gibi hafiftim desem yeri var... İstedim ki hacılara hocalara rezzan kiraz'lara yüksek miktarlarda para yedireceğinize Tanrıça'ya bi mail atın yeter buluşup indirimli tarifeden de yararlanma şansını kaçırmayın derim... :) NaKHaR


Dipçik; Haa Tanrıça bu konuda seçici, "ayy yarın nolcek acep" diyenlere ha deyince bakamıyor... Önce bir iki hoş sohbet olmalı, şahsen tanışılmalı, ahbaplığın a'sını göstermeli ki, Tarot'un bilgeliğine ulaşabilinsin... Yani demem o ki, önce seviş(eski, anlamında), sonra alışveriş....

06 Temmuz 2008




SKANDAL AİLESİ - 7

- Tecavüz! -

Ortanca ablam yaklaşık 3 aydır  boşanmanın eşiğindeydi ve dananın kuyruğu nihayet koptu, anlatacağım şey bu kadar basit bir durum değil başlıktan da anlaşıldğı üzre...

2007 Kasım ayında, özel bir kolej lisesinde okuyan, eniştemin 16'lık yeğeni, kolej müdürünün 14'lük oğlu ve reşit yaştaki dışardan kolpa bir arkadaşları, okuldan bir öğretmenin evinin anahtarını doğum günü kutlama bahanesiyle almışlar... (lise özel olduğundan öğretmenlerle dialog 40 yıllık ahbap edalarında...)  Bahane dediğime bakmayın amaç gerçekten bu imiş...

3 erkek, tanıdık bir kız arkadaşlarını da çağırmışlar, kız gelirim demiş, demiş ama yalnız gitmemeyim diyerek bir kız arkadaşını daha çağırmış, diğer kızımız da gelmeye ikna olmuş nitekim... Ama olacak olan bu ya, tanıdık olan kız arkadaşlarının son anda işi çıkınca, sonradan çağırılan kızımız tek başına gelmiş... (akıl yok tabii, "emo" mudur? "tiki" midir ne haltsa) Eve gidilmiş, pasta yenmiş, içkiler içilmiş... sözümona kürt olan gencimiz sarhoş kıza tecavüz edip işini bitirdikten sonra;




-ben yaptım, şimdi sıra sizde!

diyerek diğer çocukların da aklına girmiş, içki şişede durduğu gibi durmuyor ne yazık ki... O gün bu gündür 3 gencin 3 üde hapiste, göz altına evin anahtarını veren öğretmen, evin yaşlı ev sahibi de alınmış.... reşit olan gencin cezası hemen kesilmiş tabii ki... 20 yıl kadar.. diğerleri çocuklar ağlıyorlar bizi burdan kurtarın diye... eniştenin ailesi perişan tabii para çözüm değil... nitekim Kolej müdürü çocuğa suçu üstüne alması için 200 milyar teklif etmiş, olmamış... çocuğun ailesi fakir ama para karşısında verdiği yanıt net:

-sadece ben yapmadım ki!

Gelelim olayın asıl ilginç yanına, tecavüze uğrayan kızın babası; yıllar önce eşinden boşanmış, yanında çalışan bir kıza tecavüz etmiş ve onunla evlenmiş... adamın 2 kızı var ve ikisi de ne yazık ki tecavüze uğramış... 

Etme bulma dünyası be kuzum, olan gene kadına oluyor insan ne yaparsa kendine yapıyor. N

05 Temmuz 2008


*
*
*
KAYIP LİNKLER ARANIYOR !
*
*
Blogger'ın yeni zımbırtısını dün kullanmaya başladım... Şu yan tarafta blogları güncellenme sırasına göre gösteren özelliğine... Ve birkaç, bayağı birkaç diyeyim ben size blogdaşımın zaafiyetine sebep oldu maalesef, farkettiklerimi sonradan ekledim...
*
*
Velhasıl kelâm linkini koymayı unuttuğum blodaşlarım varsa bana bir zahmet hatırlatsın, kafam allak bullak oldu... :) NaKHaR
*

03 Temmuz 2008




İÇİMDEKİ TINILAR - 3

MP3 playerları bırakın daha CD lerin bile pek yaygın olmadığı 5-10 yıl öncesine gidiyoruz... Yıllar öncesinden beri dinlediğim, daha o zamanlarda bir kız arkadaşıma kasetlerini verdiğim, ve bir daha ne yazık ki geriye alamadığım Düş Sokağı Sakinleri ile sizleri tanıştırmak isterim... Şarkının adı "Paryoşa"

Paryosa by Murat Yilmazyildirim on Grooveshark

Ben bu şarkıyla, ıssız bir yolda ilerliyorum... bakalım siz nerede olacaksınız... N