30 Aralık 2009




İPLER SERBEST


O kadar çok şey oluyor ki, hangi birini kafamda tartacağımı düşünüp duruyorum...

Friendfeed ve Twitter hayatımıza gireli mertlik bozuldu, blog öylece boşlukta süzülür oldu... Bende gelişme çok, son dört aydır iş için başvurularımın, görüşmelerimin haddi hesabı yok, şanssızlığım mı desem, yoksa sahip olduğum herşeye canımı, dişime tırnağıma mevzusu haline getirmeden sahip olamadığımdan mı olmuyor bilemiyorum...

25 Kasım'da evimi tuttum, 29 Kasım'da taşındım üç dört günde yerleştim... koca bir ayı doldurdum yani...

İş bulup başlama dışında hiçbir gerginliğim yok, ipleri serbest bıraktım, annemin "aç mezarı mı var?" cümlesiyle herşeyin olacağına varmasını bekliyorum... Bütün iş beklentilerimi yeni yılın ilk 2 haftasına bıraktım...

Umutlarınızın gerçekleşeceği yeni yılınızı kutlarım...Şanslı, mutlu, huzurlu günler geçireceğiniz bir 2010 dilerim...NaKHaR

19 Aralık 2009



BENCİL!



Hayatımın şimdiye kadar ki evrelerinde hiçbir zaman bencil, sadece kendi için yaşayan biri, olmadım... Tanrının, ayağımın altına serdiği zorlu setlerle dolu gökkuşağında, sebat ve sabırla yürüyüp, yolun sonunda vaad edilen kapılara ulaşma çabası içindeyim...

İnsanların isteklerine karşılık verdikçe, daha fazlasını istiyorlar sizden, bir sınırınız olmalı bu yüzden, bencil olmanız gereken, küçük de olsa bir alanınız olmalı...

Bencil olanlar ayakta kalıyor evet! Ama bir gün mutlaka son buluyor onların saltanatı! Umudunuzu yitirmeyin... Bencil insan, bir şekilde gardını düşürecektir.

Köprüyü geçen bütün ayılar dayı olmuştur, ayıların tecrübesini kazandığımızda, elinizdeki diploma sizi ayı terbiyecisi yapacaktır. Onlarında korkusu budur!

Bir gün vaat edilen o kapıları bulacaksınız...NaKHaR


08 Aralık 2009




TANIŞTIRMA SERÜVENİ

(final)


Bilenler bilir, Annemle Gaykedi'yı tanıştırma serüvenimde bir yandan annemi işlemeye, bir yandan uygun bir ortam oluşturmaya çabalıyordum, O çok stresli AN geçti...

Beklediğim üzere annem gaykedi'yi görünce somurtmadı, huysuzluk yapmadı ve onu kovmadı, beraber yenilen bir akşam yemeği, beraber içilen çaylar eşliğinde, tatlı mı tatlı bir sohbet gerçekleşti... Sonrasında nabız ölçme cihazımı anneme doğrulttuğumda...

- "Maşallah çok konuşkan, hiç de sıkılmadı benden, ağzının tadını da biliyor yemek konusunda" gibi övgüler aldım...

Korkular, stres yapmalar çok şükür yersiz kaldı, gecenin sonunda Annemde, Ben de, Gaykedi de çok mutluyduk, Tanrı nazardan saklasın..Amin...NaKHaR



04 Aralık 2009




YENİ YILDA
ÇOCUK OLMAK!


Ben çocukken hediye beklerdim yılbaşlarında, isimsiz kahramanlarım olsun isterdim... İlla ki önüme ya kuruyemiş gelirdi ya da tombala... Şans hiç benden yanada olmazdı üstelik, ama kazanırdım üzülmeyeyim diye benim kağıdımdaki rakamları çekerdi ablamlar...

Oysa ben çocuktum oyuncak beklerdim oynamayı beceremesem de, tahrip etsem de... Yıllar geçti büyüdüm yeğenlerimin noel baba isimli kahramanı olmaya çalışıyorum...

Bu yıl başında siz de bir çocuğun isimsiz kahramanı olabilirsiniz... NaKHaR

Detaylı Bilgi

02 Aralık 2009




Röportajımsı

Her canı sıkılan adam röportaj yapmak isterse bizimle, işimiz vardır... 

Canı Sıkılan Adam'la yaptığımız röportajı okuyabilirsiniz...NaKHaR

17 Kasım 2009





ISLAK



Bir pınarın başında,
Demlenirdim ben,
Acıya da yürürdüm, sevince de...

Uzun ve siyah ve kırılgan,
Köprülerim vardı uçurumlarımda...

Ben ağlardım,
Ben düşerdim ve yeniden doğardım,
Yok oluşumla...

Sevgiye de gelirdim, öfkeye de,
Kristal yansımalar olurdu eteklerimde
Ve bir ışık huzmesi çevrelerdi her yanımı...

Bendim o gözdeki ateş, o buğu,
Her bir damlam iz bırakırdı ardında
Siyah ve uzun ve kırılgandı köprülerim
Atlardım umarsız,
Ve bir el dokunurdu can damarıma
Sadece bir ışıltı bırakırdım
Ve tüm köprülerim kapanırdı ardımsıra...NaKHaR

fotoğraf : Evelyn Arthur Richman

08 Kasım 2009




O GİTTİĞİNDE...


Kadının saçları vardı, uzundu, çok uzun, diz kapaklarına kadar uzanıyordu. Genç kızlığından bu yana iki yana örgü yapardı, yıkamak ayrı bir dert olduğundan haftada bir su değerdi saçlarına, saçı sabun kokardı...

Adam severdi onu, ne kadar kadınla birlikte olursa olsun yine ona dönerdi. Kadını en çok saçlarından severdi ve yine saçlarından tutup döverdi. Ama en çok saçlarına sarılıp koklaya koklaya uyumayı severdi kadının. Adam, son gidişinde veda etmedi kadına ve bir daha da dönmedi. Kadın vücuduna zerk edilenlerle acı nedir doyasıya hissedemedi...

Işıkları kapattı kadın, acısına yenilip yıllar sonra ilk kez makasladı saçlarını ve bir daha da hiç uzatmadı, soranlara sinüzitten, yıkamanın zor olduğundan yakındı, ama gerçek başkaydı...

Adam gitti, kadın kaldı, 6 yıl önce bugündü...

Kadın Annemdi, Adam Babam...NaKHaR

06 Kasım 2009




HUZUR ARAMIZDA...


5 yıl önce bugün bir hikaye başladı, iki kişinin hikayesi, bizim hikayemiz... Ufak bir kafede oturmuş bir hikayenin temellerini atıyorduk... Diyordum ki: "Hali hazırda içinde bulunduğum bir hayat var, eğer sen bu hayata dahil olursan bir güzellik daha olacak hayatımda, ama dahil olmasan da ben varolan hayatımı sürdüreceğim"... Bakıyordu, dinliyordu, anlıyordu... Heyecanlıydım...

Görünen köy klavuz istemezdi, insan fıtratı yıkılmaz bir kale değildi, yeterince çaba sarfetmek vardı, ilişkinin zihni oyduysa, ruhu bendeydi...

Hoşlandım, aşık oldum ve sevdim, seviyorum...

Tanrı sevgisiz kalmış çocuklarının kalbine aşk eylesin, 5 yıl önce bugün bana bahşettiği gibi...

Seni Seviyorum Gaykedim...NaKHaR

03 Kasım 2009



GELDİM, GELİYORUM...

Huzurluyum, yapacak işlerim hala beklemede, henüz bir iş bulamadım, bu konuda ki bekleyişlerim sürüyor, iş bulduktan sonra yapacak bir sürü işim olacak, hazırlık yapıyorum ve bu hazırlıklar zamanımın çoğunu alıyor...

Ev eşyalarını belirledim, araştırmalarım tamam, yapılacak masraf fazlasıyla kaleme alınmış durumda, iş bulmadan önceki boş zamanımın büyük çoğunluğunu Gaykedi ile geçiriyorum, stresten uzak yaşamaya çalışıyorum, blog için birşeyler yazmak isteği içimde hep var ama yazarken vazgeçiyorum, dediğim gibi bu ara geçiş dönemi...

Kasım ayı içerisinde bir kaç önemli şey var, beraberliğimizin yıl dönümü, babamın aramızdan ayrılışının yıldönümü, aramıza yeni bir soluğun katılacak olması vs... Bunların hepsine zamanı geldiğinde değineceğim...

Bir hayat inşa etmeye uğraşıyoruz el birliğiyle, bu ay içinde bahsettiğim konulardan yazıyor olacağım ara ara, ama dediğim gibi blogla tam ilgilenebilmek için henüz erken...NaKHaR

03 Ekim 2009




DO NOT DISTURB!

İş görüşmeleri, ev tutma ve eşya alma ritüelleri arasında kaldım. Bazı şeylerde ihmalkarlık yapıyorum (blog gibi, okumamak gibi) ufak tefek boş zamanlarımı sevgilimin yanında geçirmekle meşgulüm... Canım sıkılıyor (korkmayın sıkı can iyidir, çabuk çıkmaz!) rahatlamaya ve pozitif bakmaya çalışıyorum... Şu bunalımlı günler geçtiğinde (umarım çabuk geçer) buralarda olacağım... Şu an sadece gözlemdeyim...NaKHaR

22 Eylül 2009




EYLÜL RAPSODİSİ



Karanlık sabahlara uyanırım
Aylardan melankoli
Elim boş, yanım boş, aklım...
Sonsuza dek kalmayı istesem de
Gitmeyi özlerim arada bir...

Büyüyen bir tınıdır içimde hayat,
Bir acı akar vücudumun ekseninde
Uyanırım gözlerim yanar,
Çukurunda su birikir,
Dilimde tüy biter konuşmaktan
Ucunda söz birikir
Söyleyemem acım büyür,
Susarım...
Elimde aşk, yanımda aşık aklımda meşk var...NaKHaR

07 Eylül 2009



SIFIRDAN BAŞLAMAK...


Bunca TV programı, bunca gazete, dergi, internet, arşivlenmesi gereken yazılar, videolar, tasarımlar, çizimler... O kadar çoklar ki, bir insan olarak bunların her birini takip edebilecek ne zamanım ne de maddi gücüm var!

Bir yerlerde, tüm bu karışıklığa bir dur diyecek bir güç olması gerektiğini düşünüyorum, ilerlemede son noktaya o kadar çok yaklaşıldığını hissediyorum ki bu beni endişelendirmiyor desem yalan söylemiş olurum...

Mesleğim konusundaki tüm yayın ve yayımları takip edemedikçe, bir bunalımın pençesine doğru sürükleniyorum, bir balon gibi şişirile şişirile artık büyük bir gürültüyle patlamak noktasına gelmek üzereyim, belki de gelmişimdir...






Karamsar olmamak için çabalıyorum, fakat gördüklerim, duyduklarım ve dolayısıyla okuduklarım, bildiklerim yetersiz ve sınırlı... Kusursuzluk huyum nedeniyle başladığım işte bir kusur bulduğumda o işi çöpe atıp yeniden yaptığım hataları yapmadan bir öncekinden daha kusursuz yapmaya çalışıyorum... İnsan ilişkilerim de böyle benim için... Çabalarımın karşılığını görüyorum, bir yerlerde bir eksiklik, bir fazlalık, bir engebe gördüğümde kendimi resetliyorum, İletişim kurduğum kişi kim olursa olsun sırtımı dönüyorum... NEDEN? diyorum... Neden?

Sebepler ortada, o kadar şişiyorum ki patlamak üzereyim... 2012'de dünyanın kendini yenilemesini dört gözle bekliyorum bu yüzden... Ya da 2012'ye kadar hayatımı sonlandırmayı düşünecek kadar çaresizim... UMUDUMU kaybetmediğimi biliyorum... Beni ayakta tutan da sanırım bu... Sıfırdan başlayacak gücüm olmadığı için, gemimdeki çatlakları kapatmaya çalışıyorum... Kusursuza yakın bir kusurluyum... NaKHaR

01 Eylül 2009


*
30'A 2 KALA
*
*
Bugünden itibaren 8 Eylül'e kadar doğum günüm... Bu sene bir çok evreden geçtim, son birkaç evriliş kaldı hayatımda... Yaşamı hiç bu kadar ti'ye alıp, aynı zamanda da hiç bu kadar benimsememiştim...

İnsanın zihninin olgunlaşması güzel bir duygu... Şu sıralar kafamın içindeki yoğunluktan (hiçbir şey yapmıyorum da) bloğu biraz boşladım... Sonbahar kendini tamamen hissettirdiğinde sanırım bende bardaktan boşalırcasına yazmaya devam edeceğim, biriktirdiğim ve anlatılması gereken o kadar çok var ki... 

30'a 2 yıl var ve hayat gerçekten harika...sanırım bunu çoktan hakettim...NaKHaR...

19 Ağustos 2009





İÇİMDEKİ TINILAR - 23



İki gün sonra başak burcuna gireceğiz bildiğim kadarıyla, bakir ve bakireler burcu, Mayıs ayından bu yana mp3 yayınlamadığımı da göz önüne alırsak başak burçlarına özel olarak Hans Zimmer'den Salvete Virgines adlı besteyi sunuyorum...

Dinlemek ve indirmek için dolunayı bekleyin :) şuradan...N

16 Ağustos 2009


3
*
Hayat akıyor, düşüyorsun, kalkıyorsun, yürümeye bir şekilde devam ediyorsun... Neler geçiyor, herşeyi atlatıyorsun...
*
Uzun lafın kısası bloğum 3 yaşında... :) NaKHaR...

14 Ağustos 2009




BAYIRLAR...YOKUŞLAR...


Hayatın tekdüze olması sıkıcı olsa gerek, hengameyi seviyorum ben, kargaşada ki dinginliği, parçalardan oluşan bütünü... Detayları yakalamayı...

Hayatımın inişli çıkışlı olmasını seviyorum, zirveye ulaşmak için yorulmak gerektiğini biliyorum, zirvede sabit durulamayacağını da... Sürekli başarı insanı monotonlaştırıyor, yoruyor, başarıdan alınan haz azalıyor gitgide, buna tahammülüm yok sanırım... Göz önünde olmayı sevmiyorum, insanların benden yana beklentilerini arttırmak hoş gelmiyor, arada bir varlığını belli etmek gibisi yok...

Gerisi hayal gücünüze kalmış...NaKHaR

07 Ağustos 2009




AŞK MASONU !



İnsanda biraz edep, biraz vicdan olmalı, karşısındaki insan her ne olursa olsun sevmeli, sevemiyorsa efendim saygı duymaya çalışmalı, kısacası yaşadığı hayat, eklemsel duruşu, cinsel tercihi her ne olursa olsun koşulsuz kabul edilmeli, insan olmanın tek ve asıl kuralı budur...

Birileri, hakkımda birisine; "nakhar hür ve kabul edilmiş masonmuş!" gibi birşeyler söylemiş olmalı ki, o birisi gelip üzgün bir smileyle doğru olup olmadığını teyid etmek istemiş bana sorarak...

Kendi halinde bir insanım dostlarım, hayatta kabul görmüş tek farklılığım eşcinselliğimdir... Bu bile farktan sayılmazken kendi akıl dünyamda, aklınızın alabilmesi için lafın gelişi söylüyorum...

Bağlı olduğum tek din AŞK'tır benim... Bu dini de tek bir kişiyle yaşıyorum 45 aydır...Gaykedi'mle... Bağlı olduğum en büyük topluluk çekirdek ailemdir... Bundan sonrada feriştahı gelse tanımam...

İnandığım tek Tanrı'ya şükürler olsun iç ve dış bedhahlara yenilmeyerek 27 yaşıma geldim, artık biraz büyüyünüz dostlarım...NaKHaR

01 Ağustos 2009


KISA KISA!
Ordan, Burdan, Bizden...

Abimle annemin hatırına iletişim kurmaya çalışıyoruz, eşi ve çocuklarını ihmal konusunda yaptığı haddini bilmezlikler neticesinde boyunu aşan çukurdan çıkmayı kendi istemedikçe, kendime öyle bir abim olmadığı konusunda telkinde bulunuyorum...

Ortanca ablamın kızı (yeğenim) uğraşlarım sonucunda 2'lerle dolu ama zayısız bir karne getirdi, yazdırıldığı spor faaliyetlerinde cirit atmada Türkiye 1.si oldu... şu an ergenlik dönemi saçmalıkları ve yaptığı onca saygısızlığı yok sayamayarak kendime öyle bir yeğenim olmadığı konusunda telkinde bulunuyorum...

Bu iki telkinde de gayet başarılıyım, bakışlarım içinden geçip duvara çarpıyor...

Küçük ablam'ın hepimize fazla gelen çocuksu ruhunu biraz olsun ehlileştirmeye çalışıyoruz ailecek, şimdiye dek hatalı olduğu, hatalı şekillerde dile getirilldiğinden nasıl bir yol izleneceği kara kara düşünülmekte... psikolojik destek almaya kendi de yanaşmıyor... Eşiyle (küçük eniştem) ev değiştirme telaşında ve uzak durmaya çalışıyorum...

Büyük eniştem (büyük ablamın eşi) birşey söylese de cevabını yapıştırsam diye bakıyorum, ailemin, şimdiye dek babamın yaptığı yardımlarla götünü doğrultması, ablamın hatırına bunları dile getirmeden susup oturmamız, ve babamın ölümünden sonra bize karşı havalanması, aileme karşı terbiyesizliğe varan yaklaşımları gözümden kaçmıyor...

Annem, tüm bu karmaşa içinde patlamaya hazır bir volkan olan beni "oğlum sen sus karışma" telkinleriyle biçare bir çaba içerisinde...

Okuduğum 14 yıl boyunca babam dışında kimseye avuç açmadım, geriye kalan üniversite hayatımda da babam + burslar + market aktivitelerinden kazandığımla kendi hayatımı idame ettirebildim şükürler olsun... Hayatımda kimse söz hakkına sahip değil, yaşadığım hayatı kimsenin eleştirmeye hakkı yok... Süt hakkı dolayısıyla annem'i olaylar dışında tutuyorum... Hakkımı aramasını da biliyorum zamanı geldiğinde...

Herşeye rağmen çok mutluyum, huzurluyum, canlılara olumlu gözlerle bakıyorum, çevremde olumsuz fikirli, depresif kişileri uzaklaştırıyorum ailem haricinde...dünyaya geliş amacımı keşfediyorum yavaş yavaş...Ailemi toparlıyorum, bu birkaç yılımı alacaktır ama o sabır bu bedende mevcut, bunu da biliyorum...  NaKHaR

24 Temmuz 2009




ÇİNGENE NAKHAR !



Kaynanam skandal ailesinin olaylarını duydukça Gaykedi'me "nakharın ailesinde bi çingenelik var mı?" diye gayet içinden gelişine bir soru sormuş ben yokken... Dünyada ki en iyi kaynana benimki derdim bunu duymadan önce, ben muhabbet olsun diye skandal ailesinin güncesini anlatıyorum, o da fırsattan istifade kaynanalık yapıyor... Demek ki ne kadar iyi olursan ol evladını biri dizinin dibinden almaya kalkınca iş değişiyor :))

İlk duyduğumda nasıl fena oldum anlatamam gözlerim doldu ağlayacaktım neredeyse, ama geçti. Ben onu çok seviyorum... anne de olsa kaynana da olsa....

bir söz okudum kaynana ne kadar kötü de olsa kaynanaya saygı duymayı gerektiren 2 özelliği varmış 1.si eşinizi o doğurmuş 2.si eşinizin annesiymiş.... :)NaKHaR

03 Temmuz 2009




HUZUR AİLESİ!

44 KİLOLUK DİŞİ BOKSÖR

Küçük ablamın boşanmayla ilgili mevzusundan şurada bahsetmiştim... içimin yağlarını eriten kısma gelmek istiyorum...

Eniştem yeğenimi alıp götürmüştü o gece, ertesi gün ben kendi evime dönmüştüm, annemler hiç olağan olmayan bir şekilde arayıp duruyorlar, ağızlarında bir bakla var ama anlamıyorum...

Aynı gün içinde 4 kez sınavlarımın nasıl geçtiğini sorup duruyorlar, işkillenmemek içten bile değil, burnuma kötü kokular geliyor derken...

Sınavlarım bitti kedimin yanında huzura erdiğim anda telefon geldi, yine bildik sorular nasılsın filan feşmekan...

Ardından ağızlarda gevelenen bomba patladı..




Küçük Ablam: Biliyor musun yeğenin sünnet oldu.. (evett güzel bir haber amaa) aynı zamanda görümcemi döverek hastanelik ettim... (kahkahalarla gülüyor) (kadın ablamın 2 katı)

Ben: Ne alaka? anlamadım nasıılll?

Ablam: Oğlumu benden habersiz sünnet ettirmiş bende ağzından burnundan kan gelinceye kadar dövdüm, oğlumu da alıp geldim...

Ben:!!!!!??!!!

Ablam: Enişten boşanma davası açmaktan vazgeçmiş, ayrı ev tutana kadar burda kalabilirsin dedi, bende keyfime bakıyorum... çelimsizim diye sesim çıkmaz sanıyorlar ama hepsinin hakkından gelirim çok şükür..

Ben: ahahaahhha ilahi abla... en iyisini yapmışsın nasıl rahatladım anlatamam...

Böyle işte dostlar ilk huzur kıvılcımı düştü bloğuma yangını durdurabilene aşk olsun... Bizim aile de artık bardağın yarısı dolu! siz de durumlar nasıl? NaKHaR

30 Haziran 2009





MEZUNİYET

Organizasyon konusundaki aksaklıkların canımı sıkması, her kafadan bir ses çıkması, sınavlara çalışmam lazım, tezimi tamamlamam lazım derken gündemimin mezuniyet balosundan çok çok uzaktaydı...

Arkadaşlarımın "sensiz eğlence olmaz" ısrarlarına rağmen gitmek için içimde en ufak bir istek yokken bir anda balonun yaklaşması, organizasyonun kusursuzlaşması yavaş yavaş gitme isteğini de beraberinde getirmişti bana...

Gitmeye karar verdiğim anda, kontenjan konusu nedeniyle gidemeyeceğimi öğrenmem bir olmuştu ve benim için mezuniyet balosu bir daha indirilmemek üzere rafa kaldırılmıştı...






Ta ki balodan bir gün önce arkadaşlarımın organizasyonu düzenleyen hocamıza saatlerce dil dökmeleri ve davetiyemi alıp adımı yazdırmaları neticesinde bana yaşattıkları şokla beraber son buldu tüm kararsızlıklar... Takım elbise, ayakkabı o bu şu derken herşeyi bir gün içinde halledivermiştim...

Gecede en çok dans eden, yetmezmiş gibi masaların üzerine çıkıp deliler gibi eğlenen sadece bizim masaydı... Arkadaşların haklı çıkmasına sevindim... Balo biterken bazı arkadaşlarımın sarhoş olup ağlamaları, sevgilileriyle tartışmalarını saymazsak muhteşem bir geceydi...

True Blue Beach / İstanbul'dan muhabiriniz NaKHaR :)

27 Haziran 2009





SKANDAL AİLESİ - 29


- Kenetlen ya da Öl -

Bir kadın ekonomik özgürlüğünü ilan ettikten sonra, aile de tüm çarklar tersine dönmeye başlar ve sonuç gergin bir koca...

Küçük Ablam, ortanca ablamın boşanmasından da güç bularak, yaşadığı evin eniştemin sülalesiyle dolması (kardeşleri- kardeşlerinin eşleri vs) sıkıntılarından uzak duruyor bir aydır...

Geçen gün içimdeki sıkıntı büyüye büyüye eve gittiğimde "ohh dedim herşey normal" kandil münasebetiyle küçük ablamla aramdaki soğukluğu da dindirerek içimdeki sıkıntıya aldırış etmeden bir yere yayılmışım...

İki ablamın eşleri arka arkaya geldiler biri normal diğeri alkollü, ev sahibi sayılan ablam "benim evime allkollü giremezsin" diye başlayınca erkeklik damarı alkol aldığından daha da şişmiş olan eniştem küfretmeye başladı... "herkes kendi sorununu halletmeli mantığı" içerisinde hiç karşılarına geçmedim taki sesler yükselip dışarıdan duyulmaya başlayana kadar...

Baktım 6 yaşındaki yeğenim odanın ortasında bir teyzsine bir babasına bakıyor endişeli, alıp balkona çıkardım masal anlattım ona, psikolojisi bozulmasın gördüklerini algılayabileceği türden...








İçeriden çat küt sesleri geldiğinde ise odanın duvarları, halılar, koltuklar kan içindeydi, muhtemel kanın sahiplerine baktım teker teker onlarda birşey yoktu, en son alkollü olan eniştem takıldı gözüme kafasında koca bir yarık! zanlı olarak ablam takıldı gözüme, sonradan kendi kendine elektrikli süpürgenin demir uçlu sapını kafasına indrdiğini öğrendim, tabii olayları balkonda bekle dediğim halde peşimden geldiğini görmediğim yeğenim de gördü... Büyük bir ağlama krizine girerek tepkisini göstermesiyle aklıma gelen yalanların haddi hesabı yok!

Babanın kafasına çerçeve düştü! nasıl? bak benim saçım var babanın saçı az ya kafasına çerçeve düşünce kanadı birşey yok, eğer saçı olsaydı kanamazdı! dedim anladı ta ki annesi gelip "baban kafasına vura vura kafasını yardı" diyene kadar! Çocuğa anladığı dilden açıklama yapmam iyi olmuş olacak ki " hayır anne babamın kafasına çerçeve düştü ben biliyorum" demesiyle ablama göz kırptım...

Bütün bu gece neticesinde "eniştem ablama boşanma davası açacak, sigortalı bir işi olduğu için çocuğu ablam alacak, herkes kendi hayatına bakacak....

Gecenin sonunda ortanca ablamın söylediği, ve ağlayacak duruma getiren cümleyi sizlerle paylaşmak isterim... "Biz babamız gibi olmamalıyız! elalem iyi biz kötü olmamalıyız, birbirimize kenetlenmeliyiz, birbirimizi savunmalıyız, artık yeter bu kadar, götü açık gezdiğimiz." kardeşiz kavga etsek de birbirimize girsek de yine biz üzülürüz bir şey olsa birimize...N

20 Haziran 2009




HAD - SINIR - GÖRÜŞ


Hayatımda uyguladığım bazen kontrolünü yitirdiğim, ama aklımdan çıkmarmadığım, yaşamımı düzenleyen, yaşama alanımı koruyan kimine göre kurallar, kimine göre yaşam sınırları, ama bana göre hayatımın olmazsa olmazları...

Haddini bil!

Samimi ol, ama laçka olma, sınır çiz!

İşini zamanında tamamla ve teslim et!

Sınırını aşma, potansiyelini verimli kullan, en iyisini yapmak için uğraşma, çünkü bu, insanların senden yana beklentilerini arttırır!

Konuşacağın yeri, zamanı, kişiyi iyice tart!

Kavgada ilk darbeyi sen indir! ama bekle ki karşındaki kişi de sinirini boşaltsın, bu her iki tarafında canının yanmasını ve kavganın bitmesini sağlar.

Aklını kullan! ve problemin çözümü için denenmiş yollar bir işe yaramıyorsa, kendi çözümünü üret!

Hiçbir şeyin tamamen kaybolmasına izin verme, dostlarını ara, ölülerini an... Çıktığın hiçbir kapıyı kapama, aralık bırak, önüne terlik koy ya da anahtarı yanına al!

Zamana göre değiş, bedensel olarak evrilemiyorsan, psikolojik olarak evril!

Olumsuz etkilere tepkini gecikmeden ver, sonrasında insanların yaklaşımını değiştiremezsin!




Konuşurken ağzını aç, sesini duyurabilmek için gerekiyorsa bağır ama asla kendi kendine konuşma!

Sinirlendiğinde 60'a kadar say, çok değil 1 dakika sonra midende ki ağrı seni terkedecektir.

Kendin, sevdiklerin ve geleceğin için savaş!

İşini başkasının yapmasını bekleme, bu sana sadece zaman kaybettirir. Ve unutma "el elin eşeğini türkü söyleyerek arar."

Vakit buldukça ya da uyumadan önce gününü tart, gözlerini kapatmadan şükret!

Gücünü sına, kendini dene!

Olumsuz cümlelerden, bu cümleleri kullanan insanlardan uzak dur!

Dik otur, hızlı düşün, tempolu çalış, kararlı ol, öyle ki kararsızlık yavaşlatır.

Başkalarının halinden anlamaya çalış, ama kimsenin seni anlamasını bekleme!

Yanlış anlaşılacağını sezdiğin anda ya sus, ya da cümleni değiştir!

Sezgilerine güven!

İsteklerini dile getirirken net ol, onlara ulaşana dek elindekilerle yetinmeyi bil...NaKHaR

17 Haziran 2009




AŞK - ARKADAŞ

Birkaç arkadaşımla farklı zamanlarda, farklı mekanlarda yaptığımız sohbetlerde hep aklıma takılan ama, yazmaya bir türlü fırsat bulamadığım konular var aşk üzerine...

Çok değil birkaç yıl evveline kadar herşey sütlimandı insanların sevgi ve aşka bakışı, yaşayışı, yaşatışı... Msn'de uzun sohbetler edilirdi yeni tanışılan kişiyle ve iki kişi başkalarıyla yazışmadan birbirlerini tanımaya çalışırdı... kimse kimseden fotoğraftı, kamera açmaktı istemezdi, ya da istense de ısrar edilmezdi...

Şimdilerde ise birkaç kelimelik konuşmadan sonra, fotoğraflar uçuşuyor, kameralar ayarlanmaya çalışılıyor, insanlar birbirini tanıma fırsatı vermeden kamera açmayanı, fotoğraf göstermeyeni hemen engelliyor, gördüğüm bildiğim kızlı erkekli arkadaşlarımın aşk ilişkilerinden, anlattklarından ibaret tabii ki...

Kadın erkek ilişkileri hakkında ahkam kesmeyeceğim, hepiniz biliyorsunuz az çok, ama eşcinsel ilişkiler ahkam kesmeme çok müsait...

Eşcinsel arkadaşlarım arasında hep şu konu gündeme geliyor: "Benim hoşlandığım benden hoşlanmıyor, benden hoşlanandan ben hoşlanmıyorum..." ya da "kriterlerimiz uymuyor" gibi yavan bir fiziki etkilenme üzerine konuşmalar...






Diyorum ki: "Senden hoşlanan birini bulduğunda fırsat verirsen eminim ki sen de onda hoşlanacağın birkaç şey bulacaksındır."

Anlaşılamıyorum, hep %100 beklentilerimi karşılıyor mu düşüncesi... Birçok kanatlı insanı kaybediyorsunuz ister istemez, Onları üzdüğünüzde dünyada var olan karma nasıl çalışıyorsa bilemiyorum artık "sizi o kişinin konumuna yüzlerce kez getiriyor."

Aşk konusunda ununu elemiş biri olsam da gözünüzde tavsiyelerim var, ne istediğinizi bilmektir önemli olan, gerçekten dürüst olabilmektir kendinize, kimsenin kalbini kırmadan yürüyebilmektir sevgi beklentisi karşısında, hepinizin bir ruh eşi mutlaka ama mutlaka vardır...

O sen değilsin dememeniz gerekir, her karşılaştığınız kişiye ruh eşiniz oymuş gibi bakmanızı öneririm, nasıl bakarsanız öyle görünürsünüz başkaları tarafından...

Şuradaki videoyu izlediğinizde dediklerimi daha iyi anlayacağınıza eminim...NaKHaR

04 Haziran 2009




NERDE KALMIŞTIM? HA!


Tezimin yarısı bitti sayılır, şimdi en sıkıcı kısmına geldi, yazılar, özgeçmiş, kaynaklar vıttı vızır, son bir aydır bir arkadaşımın teziyle beraber toplam 13 afiş, 3'er tane broşür, davetiye, kitap kapağı, karton ambalaj.. toplamda 25 tane tasarım yaptım... Yukarda Allah var hepsi de güzel oldu be şekerim... Ama beynim bulgur kazanı gibi...

Antalya'ya gidişim kesinleşti, pazartesiden yola çıkıp 4-5 yıldır söz verip de gidemediğim, kendisi zırt diye o. gibi gezen, "hep ben geliyorum" diyen çenesinden kurtulamadığım bir arkadaşımı ziyaret edeceğim... Çarşamba sabahından itibaren o seminer senin bu seminer benim beynim panayır yerine dönecek...




Önümüzdeki hafta cumartesi gecesi binip, pazar sabahı İstanbul'a evime geleceğim, ohh! diye rahatlayamadan, ertesi gün sınavlarım başlayacak haydaa! 2 hafta final, 2 hafta büt, bana dua edin, gerçekten ihtiyacım olacak bu koşuşturmacada...

Arada boşluk bulurda internet fırsatı yakalarsam yediğim içtiğim benim olur, gördüklerimden bahsederim...:)

Mezun olmak zor şey... Üniversiteye yeni başlayanınız varsa söyleyeyim keyfini çıkarsın, 2. yi bitiriyorum ama ne ara başladım ne ara bitiyor anlayamadım :)...NaKHaR

02 Haziran 2009




YUMURTA KAPIDA!



Mayıs bitmiş haziran gelmiş hiç farkında değilim, bu ay içinde bütün sistemim çökmezse dahada bana birşey olmaz... Tezimi teslim etmem lazım 1 hafta içinde, Ardından 10-13 Haziran Antalya'da olacağım, 15'inde sınavlarım başlıyor, 20-26'sında tez savunmam var, 26'sında Mayıs'ta söz verdiğim bir akşam yemeğine katılacağım...

Haftasonlarım zaten dolu... Biraz huzur depolamam lazım... :)

Bu koşuşturma içerisinde elbette çalışamayıp, bütüne girmek zorunda olacağım bir iki ders olacaktır onlarda Temmuza kısmetse... Gözlerim kararıyor, tansiyonum yükseliyor, nefesim daralıyor, nefes al nefes ver, nefes al nefes ver, stres yok sakin sakin...NaKHaR

31 Mayıs 2009



KENEYE PÜF DE!



Gaykedi'yle çıktığımız bir öğleden sonra yürüyüşünde daha önce Panti ve Ramboyu gezdirmek için gittiğimiz parka gitmeye karar verdik... Parka gidiş yoluna kestirme bir patika mevcut, patikanın otlarla kaplandığını gördüğümde aklımdan "ya yılan çıkarsa, ya kene ısırırsa" düşüncesini geçiriyorum... Bu fikri kafamdan atmaya çalıştım patika boyunca...

Patikadan çıkıp düzlüğe vardığımızda sağ bacağımda 2 sol bacağımda 1 adet kene olduğunu faketmem bir oldu, nitekim gaykedinin de iki bacağında birer tane vardı...







Biri bacağımda yol almaya devam ediyordu, parmağımla vurarak yürüyüşüne son verdim, diğer ikisi için çok geçti, onlardan daha fazla yapışmalarını beklemeden üfleyerek kurtulduk, hakeza gaykedinin bacağına yapışanlardan biri onun için estirdiğim fırtınaya bana mısın demedi, sonunda üflemelerim sonuç verdi ve ondan da kurtulduk hızla ve sinirle eve döndük "sen misin kestirmeden giden" diyerek...

Ayaklarıma batan otları temizlerken ayakkabımın içinde de bir tane kene bulup öldürdüm, ayakkabılarımın içine de bolca böcek ilacı sıktık ki daha varsa ölsünler...

Aradan birkaç saat geçti herşey normale döndü derken gaykedi kaşınan bacağına elini attığında bir tane kaçak yolcu daha keşfettik neyse ki beğenip bir yere yapışamamış çok şükür...

Anlayacağınız bugün öğleden sonrası biraz hareketli geçti, patikalardan, özellikle otla kaplı yerlerden uzak durun...NaKHaR

26 Mayıs 2009





SKANDAL AİLESİ - 28

- Dönüşüm -


Hani bazı kendini helal sanan domuzlar için ben siyonistim ya, dün gece büyük ablam'da kaldım, Akşam yemeğinde üzerime yemek döktüm, cebimde babamdan hatıra, yanımdan hiç ayırmadığım bir tesbih, Goddess Artemis verilmek üzere emanet bir adet haç, bir adet enjektör iğnesi, bir paket sigara ve kimlik vardı, sıcağı sıcağına üstümden atıp, ablamın yıkaması için verdiğimde cebimde unutmuşum... Ne olduğunu soran bir yüz ifadesiyle cebimde kalanları iade ettiğinde, olduğu gibi bahsettim bu benim, bu benim değil diye, ne düşündü bilmiyorum... Birşeylere inanıyor olmam onu kesinlikle mutlu etmiştir bildiğim tek şey bu...

Enteresan geçen bir gecenin ardından, sabah erkenden kalkıp "ben gidiyorum" demek için kapısını araladığımda, Onu, inançları doğrultusunda kesin konuşmalar yapan ailenin şu anki otoritesini namaz kılarken gördüm...






Kapıyı sessizce çektim açtığım gibi, farketti mi bilmiyorum, ailemde birşeyler yavaş yavaş mı, hızlıca mı değişiyor bilemiyorum, uzak kaldığımdan anı anına farkedememiş olabilirim, ama gözlerim beni yanıltmadıysa gördüklerim bundan ibaret...

O an birkaç ay önceki konuşmalarımız geldi aklıma, annemin namaz kıldığından kabaca bahsettiğim bir gün... "bütün inançlar birbirinin aynıdır, kiliseye gidersin hristiyan derler, havra'ya (sinagog) gidersin yahudi, camiye gidersin müslüman, hangisine gidersen git inandığın rab aynıdır, tek bir ilahi kudrete inanıyoruz hepimiz, ve bu inandığımız varlık cennetin kapısında okuldaki öğretmenler gibi bir ayrım yapmaycaktır." gibisinden laflar etmişti, hak vermekle beraber üzerinde durmamıştım...

Şimdi kendimi daha rahat hissediyorum, nedenini bilmiyorum, sanırım sırlar kadar insanı geren başka bir mevzuu daha yok...NaKHaR

23 Mayıs 2009





SKANDAL AİLESİ - 27


- Delilik Bulaşıcıdır! -

Dünyaya pozitif gözlerle baktıkça, aklını kaybetmişleri çok rahat seçebiliyor muyum? Yoksa bana mı öyle geliyor bilemiyorum...

Daha önce şurada bahsettiğim kuzenimin yeni evlendiği eşi, kaynanasının sürekli evine gelip kendisini rahatsız etmesi sonucunda evini terketmiş, annesinden aldığı genler nedeniyle sabır nedir bilmeyen akıllı kuzenimiz, karısına boşanma davasını açmış bile eve dönmeye ikna edemeyince...hayırlı uğurlu olsun!

Aynı anda kız kardeşi (diğer kuzenim) komşusunun oğluyla yaşadığı gayrimeşru ilişkisinden olma çocuğuyla kaçıp evlendiği ve birkaç yıldır evli olduğu kocasından alıp biriktirdiği 50.000 liraya yakın harçlıklarıyla sözümona kafa dinlemeye gitmiş, çocuğunu da geride bırakarak...




Sevgili Amcam çocuklarını toparlamak yerine kumar masasından kalkabildiği zamanlarda, aklı gidip gelen karısının üstünde bir ileri bir geri gidip gelerek rahmini döller ve yeni yeni androidler dünyaya getirir, böyle böyle elde ettiği kızlı erkekli futbol takımı dedemin ve babamın zor zanaat elde ettiği aile şerefini iki paralık etmek için yecüc mecüc mit'inde olduğu gibi şehre yayılırlar...

Bu skandal ailesinden çıkarılacak ders: delilik bulaşıcıdır genler yoluyla ebeveynlerden çocuklara geçebilir, aklınız varsa evlenmeden önce bir de akıl sağlığı testinden geçmenizdir...N

21 Mayıs 2009




İÇİMDEKİ TINILAR - 22


Bu hafta bu parçayı özellikle seçtim, Hande Yener'in son albümünden, aslında bahsedildiği gibi elektronik müziğe boğulmuş bir albüm değil tamamen, müziğini bir kenara bırakalım, sözlere odaklanalım, sözler özellikle huzur psikolojimi destekler nitelikte...Şarkımızın adı: "Siz"

Şarkıyı dinlemek ve eğer beğenirseniz indirmek için şu kapıdan geçiyoruz...N

20 Mayıs 2009




SİNİRDEN AĞLAYABİLİRİM!

Şurada bir yorum penceresi var gördünüz mü? Evet işte o yorum penceresi bloglarda moda olmaya başladı, kim çıkardıysa artık ne kadar küfür varsa ediyorum... Yok kardeşim böyle birşey...

Güzel güzel uzun uzun bir yorum yazıyorum, hemen altındaki pencerden "profil seçin" seçeneği var, oradan "google hesabı"nı seçip yorumu yayınlıyorum, pat hata veriyor, sadece bi yerde de değil her yerde... hata bile vermiyor aslında yorumu tekrar yazmak zorunda bırakıyor vs...

Azıcık vicdanı olan değiştirsin lütfen yaa..NaKHaR

18 Mayıs 2009




HUZUR, ihtiyaçtan...

Alışkanlıklarım nedeniyle güzel şeylerin arkasından korkuyla bakardım ne gelecek arkasından diye... Huzurlu aile tablolarına yabacıydım açıkçası, huzursuzluklar gerçekten yok muydu? Yoksa dile mi getirilmiyordu hiç bilemiyorum ama o küçük aklımla böyle düşünüyordum işte...

Habire bir felaket beklentisi durmaksızın felaketler getiriyordu bana, zamana ya da akışına bırakmak nedir kullanma klavuzumda miniminnacık puntolarla yazıyordu ve farkına varmak için şişedibi gözlükler kullanmak gerekiyordu...

Sonra sıkıldığımı hissettim tüm bu huzursuzluk isteminden, gördüğünüz noktadayım işte, felaket yok, mutluluk var, huzur var, sağlık var... Tebdili bir mekan değişikliği yaşadığım ve ferahladım... Tanrı bozmasın paçalarımdan huzur akıyor çok şükür... :)

Gölgeler dağıldığında
Bulutlara değecek saçlarım
Gölgelerle savaşmayı çoktan bıraktım...

Denize nazır bir balkonda
Yudumlanacak hayat
Geçmiş, bir tebessümken dudaklarımda...NaKHaR

16 Mayıs 2009



İÇSEL RAHATLAMA


Kafa dağıtmak ve boş boş bakmak dışında televizyon seyretmiyorum, ana başlıklarına göz gezdirmek dışında gazete okumuyorum, kimsenin hayranı değilim, ya da şöyle söyleyeyim kimseyi kaale almıyorum...

İnsanım ve yaşamaya çalışıyorum, içsel bir rahatlamaya kavuştum sanki, dünyevi ve ahiri birşey için çabalamıyorum, zaman akıyor ve süzgecimde kalıyor istediğim şeyler...

Birileri siyonist diyor benim için, kimileri ukala, kimileri takıntılı, kimileri.... İnsanım, insansınız, insanlar, herkes konuşur bir yerlerde, bir yüzünüze, bir arkanızdan...

Savunmasız değilim, yeteri kadar besleniyorum, yeteri kadar yürüyorum, yeteri kadar bileyliyorum dişlerimi ve tırnaklarımı zamana ve mekana göre evriliyorum, yaşam da bunu gerektirmiyor mu bir yerde?NaKHaR

11 Mayıs 2009




YİNE BEKLERİM



Bloğumun misafir odası tamamen kontrolümden çıkmaya başlamışken detaylı bir bahar temizliğine giriştim, ki iyi de oldu, kimileri kapıyı çekip gitmiş, kimileri kapısına sadece istediklerim gelebilir deyip bir davetiye göndermeye üşenmiş, kimileri de aylardır yüzüne bakmamış, sildim gitti koftiden kalabalığı sevmem..!

01.01.2009 tarihi itibariyle bloğunu güncellemeyen dostları hatır gönül işini bir yana bırakarak sildim... Eğer geri dönerlerse başımın üstünde yerleri var ama şimdilik böyle...NaKHaR

09 Mayıs 2009




SKANDAL AİLESİ - 26


- Devlet Himayesi -

Annemin, kuzeninin kızı, yıllar evvel ilk okuldaki başarısından dolayı, Ankara'dan bir bildiri almış, ailesi izin verirse, tüm masrafları devlet tarafından karşılanarak İngiltere'de eğitim vermek istemişler, daha sonra devlet bünyesinde görevli bir diplomat olabilmesi için... Ailesi izin vermemiş o zaman, gidememiş... Buraya kadar annemden rivayet olunur!

Gelelim birebir şahit olduğum konuya, Dayım 15 yıl önce evlenip aileler arasındaki mezhep anlaşmazlığı nedeniyle boşanmışlardı, doğmuş olan oğullarını yetiştirme yurduna vererek, çocuk büyüdü, zekası yerinde, çok sık olmasa da babasıyla görüşüyor... dayım hala evlenmedi...

Geçenlerde Ankara'dan bir bildiri gelmiş, kuzenimin başarısından dolayı (ki zehir gibi aklı var bilirim) eğitim alması için yurt dışına göndermek istiyorlar, şimdilerde çocuk Ankara'ya gitti... Büyük Eniştem şöyle bir yorum yaptı bunun üzerine: "Peşinden çok koşulmayacak başarılı gençleri, ailesinden alarak bir nevi ajan yetiştiriyorlar, kendi kardeşimden biliyorum, çocuk ailesini unutuyor" dedi...

Hayırlısı demekten başka bir şey kalmıyor bana da...N