BİLİNÇALTI OYUNLARI - 2
Elimde bir kokteyl, etrafta yüzlerce insan vardı, hepsi eşimle olan düğün davetimize gelmişlerdi, Kadındım, sarışındım ve İngilizdim...
Eşim olacak adam ortalıkta yoktu, etrafımdaki insanların çoğu ingiliz ordusuna mensup askerlerdi, eşim komutandı, ben ise askerlerden biriyle gizlice bahçedeki kulübeye girdim, korkuyla karışık bir heyecan tüm bedenime yayılmıştı, içimden bir ses yakalanacağımı söylüyordu ama her şeye razıydım... Sevdiğim adamla beraber olamadıktan sonra diye düşünüyordum...
Kapı aniden açıldı, komutan olan (bir naziyi andıran yalanmış saçlarıyla) eşim, ve arkasında çok eski tüfeklerle askerleri vardı...
Sevgilim olan genç asker için "Vurun!" emrini tereddüt etmeden verdi... Ben yalvar yakar affetmesini dilesem de başarılı olamadım... Bana dönüp "Seni seviyorum ve ne yapmış olursan ol, seni affediyorum kaç git burdan" dedi...
Önümde kısa eğimi olan uzun, çimenlerle kaplı bir tepe vardı... tüm gücümle koşuyordum... Biliyordum ki arkamdan ateş edip beni öldürecekti eşim...
Etek ve topuklu ayakkabılar beni zorluyordu, ardıma bakmadığım halde, komutan olan eşimin beni öldürmek için eline T biçiminde ok fırlatan bir silah aldığını hissediyordum... Zikzak çizerek koşuyordum bayırı....
Sırtımdan saplanan ok sağ omuzumdan çıkmıştı, acıyordu, bir yandan koşturmayı sürdürüyor bir yandan da okun ucunu kırarak hayatta kalmanın hesaplarını yapıyordum...
Tepeyi çıkıp ormanlık alana girdiğimde, Bolu'da ki köy yolundaydım, erkek olmuştum 3-5 yaşlarında ve koşuyordum ileride annem vardı... kendimi güvende hissettim... Gözlerimi araladım sabah olmuş...
Belki dedim enkarnemi görmüşümdür.... Neden olmasındı.. Olabilir..N