28 Nisan 2008



ANKA
Küllerinden tekrar tekrar doğan, Anka gibiyim...
Tek fark
Gözyaşlarım sadece beni iyileştiriyor....
NaKHaR

27 Nisan 2008





GÖZLERİMİ DE AL


Kıskançlık, histeri krizleri, intihara teşebbüs vee 7 adet GOYA ödülü (ispanyol sinemasının oscar'ı) almış mükemmel bir filmdi TV 8 sağolsun...

Filmi izlerken kıskanç koca'nın karısına dünyayı nasıl zindan ettiğine şahit olup, daha önceki ben'le yüzyüze geldim, kedi'me dönüp, hangisine hak vereceğimi şaşırdım dedim gülüştük beraber... Ama gerçekten dayanılmazmışım yani... :) 






Tanrı, bir daha o günleri kedime yaşatmasın... tabii ben'de öyle olmayayım :) arada bir özleyip esprisine gözlerimi pörtletiyorum (annem bana hep gözlerini pörtletme derdi küçüklüğümden beri) ama kedi'm de az değil canım... Nasıl da duymamazlıktan geliyor kavga çıkaracağımı anlayıp... :) 

Şimdi gülüyorum ama, o zamanlarda cevap versene, duydun dediğimi, diye kendimden geçerim, filmde olup da bende olmayan tek şey dayak atma durumuydu... yoksa kafamda kurup kurup, bu yüzden mi yoksa diye çemkirişlerim hep aynıydı...

ama blogumun son halinden de anlaşılacağı üzere artık sakinim :) yerseniz... :)
NaKHaR


26 Nisan 2008





BAHAR TEMİZLİĞİ

Şöyle bir derin nefes alıp, bir çırpıda blogdaki aksaklıkları, çalışmayan linkleri, kapatılmış blogları, uzun zamandır yazmadığımdan kaynaklı unutanları herşeyi el yordamıyla siliverdim gitti :)

Yeni bir döneme, yine şıkır şıkır, dudak uçuklatan anılar, güldüren anlar, heyecanlı ve kurgusu bol yazılarla... yani yine yeni yeniden bir yeni ben'le sizleri başbaşa bırakacağım...

Tüm izleyenlere sevgiler, saygılar... geri döndüm sayılır şimdilik alıştırmalarla bu kadar :)

NaKHaR


25 Nisan 2008




YOK !

Adı Yok
Adı Var Da Kendisi Yok
Dilimin Ucunda
Gözümün Önünde
Görmeye De Gerek Yok
Söylemeye De
Düşünmek Yok
Düşünüp Kafa Yormanın Alemi Yok
Yanlış Var Yalnızlığa Saklı
Yanlışlık Var
Yanlış Anlaşılma Var
Ve Hep Birileri Haklı
Doğruyu Göstermeye De Gerek Yok
Yanlışı Düzeltmeye De
Kimse Bilmemeli İçinizi
Buyrun Sessizce Girin İçeri...

NaKHaR


24 Nisan 2008






Show Must Go On!
Mutluluk



"Ati"'nin mimi aklımı kucaladı, pek mutlu olmayı beceremeyen depresif birinin, mutluluğa dair söyleyecek pek birşeyi olmasa gerek...

Nadiren çok mutlu oluyorum ben...







mutluluk, kimi zaman bir akşam yemeği benim için sevgiliyle yenilen, yanına şarabın meze yapıldığı... kimi zaman en sessizinden yalnızlık... ama en çok "O"'nun varolması yanıma kıvrılıp ya da birbirimize sıkı sıkı sarılıp uyumak mutlu eder beni...

Annemin eve gittiğimde tesadüfen en sevdiğim yemeği yapmış olması mesela, ya da ne bileyim işte: Yolda gidiyorsunuzdur, aniden bir koku gelir burnunuza canınız çeker, eve bir gidersiniz o yemek :) nedense hep kendi üstüme alınırım, benim için yapıldığını düşünürüm, çünkü pek de sevilmez bizim evde lahana sarması :) 

Annemin varlığı mutlu eder beni... çayına koyduğu fazla şekere kızmak, kadın programı izlerken kanal değiştirip onun en sevdiği Hayvanlar Alemi belgeselini açmak, 30 a merdiven dayamış olsamda başımı dizlerine yaslamak, onun cinselliğinden benim cinselliğime kadar, babamı özlüyor musun? ya da O çocukla devam ediyorsunuz değil mi? sohbetleri bütün sıkıntılarımı alır... Kısaca anne kokusu mutlu eder beni...







Sonra babamı rüyamda bana hiçbirşey söylemeden gülümsediğini görmek en mutlu sabahlarımı yaşatır bana...

Arkadaşlarımla yapılan günlük sohbetler ve gelecek için yaşlanınca görüşmeye devam edelim hayalleri... 

aslında çok şey mutlu edebiliyor beni... ama dedim ya istersem :) ve şimdi sıralayabilirim belki çarşaf çarşaf ama sıkılır insan :) nokta..
NaKHaR

ben sevgili ve saygılı "Seraphical"'ı sonracığma mutluluğun tanımını nasıl yapacak acaba didiğim "Us'lu Uğur"'u and aaaa ve seni seçtim "Tabula Rasa"