23 Şubat 2015



BENDE BÖYLE...


Uçan balona binip daha yukarılara çıkmak için bizi yere yakın tutan ağırlıklardan vazgeçtiğimiz gibi daha iyi şartlarda yaşayabilmek umuduyla vazgeçtiğimiz ilk şey hobilerimiz; bize iyi hissettiren şeyler oluyor…

Sık sık kendimden kaçmak için insanlığımı bırakıp hayvanca, gece gündüz demeden çalışmaya veriyorum tüm dikkatimi ve bir anda kaybettiğim bir şeyi; kendimi ararken buluyorum.


ASKERLİK

Malum: muafiyet hakkımın bozulması sonucu bedelli kredisini düşünüyordum. Maaş müşterisi olduğum bankadan (mesai ücretimin maaşımı geçmesi nedeniyle) bir haftada çıkmayan kredi, hiçbir ilişiğimin olmadığı devlet bankasından 30 dakikada çıktı. Bedellinin bedelini ödedim bitti!

İLİŞKİ

Hayatımın demirbaşı niteliğini hâlen koruyor. Haftanın üç gününü film izleme, çeşitli kültürel aktivitelere girişme, ilişkinin getirisi aşk oyunları, tartışmalar, tatlı atışmalar, öpüp barışmalar… Güzel…  Birbirimize yetmeyi, birbirimize yetişmeyi, birbirimizle yetinmeyi bildikçe daha da güzel…




AİLE

Her cuma “Bugün gelecek misin?” diyen annemi özledim. Büyürlerken çok fazla ilgilenemediğim yeğenlerim teker teker evleniyor; “Dayı/Amca senin sıranı kaptık yine” esprileriyle gülüp geçiyoruz. Bir gün evlenecek olmamın umudunu hiç kaybetmeyecekler…



ARKADAŞLIK

En büyük handikabım bu: Yeni dostluklara yer açamıyorum, var olanlarla yeterince vakit geçiremiyorum, zaman kavramlarımız farklı; çocukluğumdan kalma alışkanlıkla, hava karardığında evime gitmek için cebelleşiyorum.


İŞ
Bir iş teklifi aldım, tebdili mekânda ferahlık var diye kabul ettim. İstemeyerek de olsa (Genellikle işten ayrılmalar 1,5 yıl içinde olurmuş, eğer ayrılmıyorsanız o iş yerinde 3 yıl, 3 yıl içinde ayrılmıyorsanız 6 yıl çalışırmışsınız.) İstifa ettim. Vazgeçmemi istediler onu da kabul ettim. :)




SAĞLIK


Neyim var neyim yok bilmiyorum. Her gün bir diş sarımsak yemeli, bir çay kaşığı çörek otu yutmalı, bir kadeh şarap, tahıllı ekmek unu, yoğurdun suyu, üzümün çöpü derken delirmemek işten bile değil…N

17 Şubat 2015



...OL!

Kedi kadar dikkattim pür,
Yakalarsam bir ayrıntı atlayabilirim
Ve yakabilirim tüm köprüleri
Aceleci bir sabır yayılıyor içimde
Kuytuların yakmalı ve serinletmeli yaladıkça tümseklerin
Dilimi;
Arı soksun! “Aşk” diyen dilimi…

Günahım ol kirleneyim
Mabedim ol tapınayım

Ruhsuzum dizlerime kadar
Susabilirim kırılırsam aşktan,
Ve Rodin gibi taşa oyabilirim heykelimi
Tiz bir çığlık yayılıyor içimde
Dişlerin geçmeli ve akıtmalı çizdikçe tırnakların
Etimi;
 “Aşığım” diyen yazsın etime
Kanıyla kaderini…

Tuzum ol aşıma katayım
Şerbetim ol dilime damlatayım

Zincirsiz it kadar özgürüm bedenimden
Bırakırsan ısırabilirim şah damarını
Ve ayırabilirim tırnağını etinden
Keskin bir öfke yayılıyor akıl küpümde
Zehrin kıvrandırmalı ve almalı canımı verdiğin suyla
Kaşığın;
Kırılsın! “Aşksan” aşktan dönen kaşığım…

Günüm ol uyanayım
Gecem ol uyuyayım

Sen sen ol, benim ol!..N

02 Şubat 2015


BEN NASIL OLDUM?


“Seni çaydan süzgeçle tuttum.” demişti annem.  İçilebilen çaydan, çay süzgeciyle tuttuğunu düşündüm ilk başlarda ve yıllarca koskoca bedenimle o çay süzgecine nasıl sığabildiğimi merak ettim.

Ortaokula başladığımda anneme nasıl oluyor da çay süzgecine sığabildiğimi merak ettiğimi söyledim... Annem o sırada mutfakta fasulye ayıklıyordu. İstifini hiç bozmadan eğilip raftan büyükçe bir makarna süzgeci çıkararak “Çay süzgeciyle olur mu yavrum, seni köydeki büyük çaydan (dere) işte bu makarna süzgeciyle tuttum” dedi.

Sorularım annemin bu cevabıyla son bulmuştu. Diğer arkadaşlarım gibi bir leyleğin gagasında adrese teslim gelmediğim için kendimi özel hissetmiştim. Annem o çaydan beni seçmişti!
Açıkçası ortalama 5 dk süren bir zevk sonucu dünyaya gelmektense, makarna süzgeciyle tutulmuş olmayı yeğlerdim...  

Akşamüstü yeğenimin 4 yaşındaki oğlu kendi göbeğini açmış okşuyordu. "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Annesinin karnını işaret ederek "Dayı biliyor musun ben oradaymışım, annem de beni hep böyle sevmiş!" dediğinde  bir kez daha sordum:

"Kim anne ve babasının seks yaptığı gerçeğiyle yüzleşmek ister ki?" N