28 Kasım 2014



AH BE KADIN!

"Kürk Mantolu Madonna"ya...

Ah be kadın!
Azıcık cesaret olsa kanımda
Sıyırıvereceğim mantonu duru omuzlarından…
Adımlarını kovaladığım sokaklar gibi
Ruhu dar biriyim ben…
Düşünür düşünür susarım, anlarsın!

Ah be kadın!
Dilimin düğümlerini çöz,
Saklı sırlarımı çeyizini seriyormuş gibi ser
Gözler önüne,
Utanmam ki aşktan tenin tenime değse…

Ah be kadın!
Sınırlarımı aş, duvarlarımı yık ki göresin,
Görmelisin! Nasıl kavruluyorum
Sırtımda tuz taşır gibi…

Ah be kadın!
Tek gecelik zürriyetimi de ver geri yok olacaksan!
Tutma içinde,
İçimden içine fışkırmış günahlarımı…

Ah be kadın!
Yıllarca kin kustum da ardından yokmuşsun…
Kürkünü çıkarıp
Çoktan Azrail’ine soyunmuşsun…N


Yazacak çok şey vardı da anlatabildiğim yolu seçtim. Okurken sürekli “Filmi olmalı” dedim. Sanırım filme çekiliyormuş Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna”sı… Yıllarca okumamış olmanın verdiği şaşkınlığı hala atlatamadım... Kesinlikle okunmalı...

16 Kasım 2014



ÇEMBER!

İlk anekdot: Birkaç yıl evvel izlediğim Taare Zameen Par (Every Child Is Special – Her Çocuk Özeldir.) filminde çocuğunun sürekli başarısız olduğundan yakınan bir babaya, yine aynı çocuğun öğretmeni (Aamir Khan) güzel bir örnek veriyor: Solomon Adalarında, yerli halk ormanın bir bölümünü tarımda kullanmak istediklerinde ağaçları kesmezmiş. Onun yerine ağaçların etrafını sarıp (bir nevi çembere alıyorlar ağacı) bağırarak sövüp sayarlar lanet okurlarmış. Birkaç güne kalmadan ağaçların yaprakları solar, kuruyup büzülür ve ağaçlar kendi kendine ölürmüş.Türkiye Cumhuriyeti’nin aşırı çevreci yöneticilerine ilham olur belki!

İkinci bir anekdot: Elif Şafak'ı fazla popülist bulduğumdan takibim dışında kalsa da, birkaç gün evvel yakın bir arkadaşımın paylaşımından izlediğim TED Konuşması'nda beni kazandı. Videoda da göreceksiniz bir çemberin sadece bir çemberden ibaret olmadığını… 

Hayatınızı bir çembere almayın, onun yerine size dokunmasını / zarar vermesini istemediğiniz insanları çember içine alın… Bir bir yok olduklarına şahit olacaksınız.


Hem Taare Zameen Par  filmini hem de Elif Şafak TED Konuşmasını verdiğim linklerden izleyin anlayacaksınız ya da kim bilir belki çoktan farkındasınızdır… N

12 Kasım 2014



11.

Sen de biliyorsun ya! Dünya işleri işte; koştukça daha da hızlanıyor hayatın ritmi… Her yıl biraz daha yoksunlaşıyor, içimdeki kara delik her yıl biraz daha büyüyor...

“Baba!” demeyi unuttum ama unutmadım ben seni baba…N

06 Kasım 2014



10.


Biz, el kızartmaca oynayan iki velediz; diz dize, göz göze, alt alta-üst üste! Canımız yanıyor aşktan ama ölürüz de işte bizsiz yalnızlıktan. Biz, bir mürebbiyenin cetveliyiz. Hızlıca vurulmuş, öylesine şiddetli, öylesine sert dokunduk birbirimize, kızardı ellerimiz. Biz bize acı veren neyse, ne varsa can yakan, oyuz işte. Biz kafaya düşen saksı gibi, gökten birbiri için zembille inenlerdeniz. 10 yıl önce bugün sevdik biz!

Biz didişmeden, dövüşmeden, öpüşmeden ve pek tabi sevişmeden edemeyen ikiyiz, iki kişiyiz, biriz, biziz!

Biz! SEN ve BEN yani, nice on yıllar geçirmeliyiz…N

02 Kasım 2014



GERÇEK HİKAYELER

Maillerimi karıştırırken 2010’da sevgilimden gelen şu maille karşılaştım…

"Yıllarca sevilmiş, bir evde yaşamış güven duymuş bir köpek bir gün aniden parmaklıkların arkasında, soğuk taşların üstünde buluyor kendini" (gözleri doluyor.) "Terk edilmenin acısıyla, hayata küsen, mamasını yemeyi reddederek intihar eden o kadar çok köpek gördüm ki..." (burada nefesi kesiliyor.) Başından geçen bir olayı aktarıyor hemen, "Bir gün dünya güzeli bir rottweiler'ı ailece getirdiler buraya. Ben karşıladım. Sorunun ne olduğunu sorduğumda adam bana "Onu buraya bırakacağız, artık istemiyoruz" deyiverdi. Öylesine soğuktu ki ses tonu, bakışları. İnanamadım. Yavrucak olan bitenden habersiz hala adamın yanında duruyordu. Sonra elime tasmasını tutuşturdu ve bir kere bile arkasına bakmadan gitti. O an yavrucağın gözündeki bakışı hiç unutamam. İnanamıyordu sanki olanlara..." Ve bu rottweiler'ı Deniz Hanım barınaktaki bir kafese yerleştirmiş o gün. Bir süre beklemiş yavrucak ama ümidini kesince önce tepkisizleşmiş, ardından yerinden kalkmaz olmuş ve sonunda mamasını yemeyi de reddetmiş.  Deniz Hanım, gidişatın farkına varınca, bu adama ulaşmak için İstanbul'u birbirine katmış, bir ortak arkadaş bulmuş ama her şey için artık çok geç kalınmış. Yavrucak, terk edilmenin verdiği üzüntüyle intihar ettiği için melek olmuş. Anlatmaya devam ediyor: "Çıldırdım, göz göre göre köpeğini ölüme terk eden bu aileye iki çift lafım vardı. Hemen ortak arkadaşımızı aradım. Amacım adamın telefonunu alıp, açıkçası sağlam bir konuşma çekmekti. Arkadaşıma durumu anlatmak için aradığımda öğrendiklerim ise kanımı dondurdu" diyor.  Deniz Hanım. O ailenin köpeklerini terk ettikten sonra dönüş yolunda bir kaza yaptığını ve öldüğünü öğreniyor. "Hepsi ölmüştü, sanki lanetlenmiş gibi..." derken şunları da ekliyor sözlerine "Yıllar içinde gördüm ki, hayvanlara iyi davrananlar bir şekilde korunuyor. Sanki hayat, Allah onlara göz kulak oluyor. Ve inanın bana hayvanlara kötülük yapanlar hep kaybediyor..."





Hayvanlar Tanrının sessiz kullarıdır. Onları dışarıda beslemiyor, evinize almıyor ya da onlardan korkuyor olabilirsiniz. Bir canı sahiplenmişseniz, terk etmeyiniz, sahiplendiriniz...N