17 Haziran 2014



YA DA...

On yıldır evliyim. Güzel bir eşim, dünyada sahip olabileceğim en mükemmel şeye iki çocuğa, bir kız ve bir erkek, sahibim. İyi kazandıran bir işim, aile dostlarım, akrabalarım var. Yaz tatillerinde çeşitli ülkelere seyahat ediyoruz, farklı yerler görmek hem ruhumuzu hem de zihnimizi rahatlatıyor. Mutluyuz! Mutluyum! Mutlu muyum?

Kendime bu on yıl boyunca bu soruyu soruyorum… Mutlu muyum?

Bedenim geri çekiliyor, ruhum parçalanıyor, acı çekiyorum… Vicdanım bir anlamda temiz: “Eşimi hiç aldatmadım!” Bir anlamda acı içinde kıvranıyor: “Ben bu değilim.”

Yalnız kalmaktan korkuyorum, yalnız kaldığımda aklıma üşüşen fikirlerden. Kalabalık yerlerde dolaşmayı seviyorum. Kalabalığın karmaşası aslında kim olduğumu unutturuyor bana, ne olduğumu! Gözlerim açık sevişiyorum onunla. Eğer kaparsam gözlerimi, tüm korkularım birleşip çıkıyor karşıma! İçinde olduğum, içinde olmak istediğim şeye dönüşüveriyor; Bir erkek bedenine…


Uykularım düzensiz… Uykumda bir adam kıskıvrak yakalayıveriyor bütün ruhumu, bedenime değil ruhuma sahip oluyor. Uyanıyorum, artık bir bedenle güzeller güzeline, eşime sarılıyorum… Acı içinde bir aşkla!

Ya bu acıya nasır tutacak bu ruh ya da karışacak bir kuytuda bir adamın kuytularına…

YA DA…

Kendini fark ettiğin, ne olduğunu, aşkı hemcinsinden umduğunu anladığın anda açılacaksın! Hayal kırıklığına uğratmak pahasına da olsa seni dünyada var edenleri, senden mutlu bir yuva kurmanı bekleyenleri… Açılacaksın! Başka yolu yok…

Öz benliğin, ruhun parçalanacaksa ve kırılmaktan korkuyorsan, DURMA! Reddediliş kırar insanı… EVET! Yalnız da kalırsın ama en azından “kendinle” kalırsın! Kırıldıkça kavileşir insan...N

02 Haziran 2014




AKLIM NEREDEYSE...

Fırtınadan önce hava bir durulur ya, öyle hissediyorum... Çok durgunum birkaç aydır. Aynı zamanda bir kıvılcım bekliyorum koşturabilmek için hayatın içine... 

Bedenimi dört ayrı parçaya ayırsam; bir parçamı sevgilimin yanına, bir parçamı aileme bıraksam, bir parçamı arkadaşlarım alsa yanına ve bir parçam ölmeyecek gibi çalıştığımız şu iş dünyasına atsam anca yetişirim hayatın hızına!

...aklım her neredeyse, kesinlikle bedenimin olduğu yerde değil!

Yaş aldıkça daha da sıkıntılı bir hâle geliyor zaman, yavaşlayamıyoruz. Bayır aşağı pedal çevirmeden inen bir bisiklet gibi hızlanarak, hızlandıkça tepesi atan boğa gibi bizi savura savura kafa bırakmıyor insanda.

Duruyorum ve başımın etini yemesini bekliyorum dostlarımın, ailemin, sevgilimin "Peşimden gel" diyor hepsi. Oysa hesaba katmadıkları bir şey var: Birilerinin izini takip etmeye gelmedim ben dünyaya! Kendi yolumu çizmeye, salyangoz gibi geçiçi de olsa ardımda bir iz bırakmak için geldim...

Aklımdan geçenler dünyada kalacaksa yazmaya devam... N