TAHTEREVALLİ !
Anka kuşu, efsanevi bir yaratık değil,
gerçeklerden kaçan insanın hatalarından ders almamasına yapılan bir vurgudur
benim için… Mesela aşk acısından kavrularak ölen (kendini aşka kapatan) bir insan,
tekrar sevmeye başladığında yeniden harlanan bir ateşle, kalbindeki küllerinden
kıvılcımlar saçarak tekrar doğar…
O hâlâ hayat üzerine yaptığı
planlarına beni dahil etmeye devam ediyordu. Oysa ben bindiğimiz tahterevallinin
iki ucunda ayaklarımız yere değmeden dengede durmak istiyordum. Aşk bir denge
meselesiydi bir yerde! Çünkü bizler ip cambazıyız…
Bindiğimiz tahterevallide onu yukarıda
tutabilmek için ayaklarıma beton dökmüştüm ki ne olursa olsun yeryüzünde dik bir
açıyla durabilmeliydim. Ayakta ve dimdik! Sert yağmurlarla çatlayan zeminde durmanın
ayaklarımı özgür bırakacağını hiç düşünmemiştim...
Şimdi orada durmuş, onu yeniden
yukarıda tutabilecek ve oyununa ortak olacak azme sahip birini bekliyor. Bense
tahterevalliden sıkılmış bir çocuk gibi salıncağıma doğru yürüyorum… Havanın
içinde ciğerlerim patlayana kadar salınıp solumak istiyorum hayatı. Belki kalbi
kalbimin ritmine uygun bir beden bulurum, olmadı salıncaktan atlar bedenimi
sürte sürte bir kaydırakta huzur bulurum.
Olması gerekenlerle, gerçekte olanlar
arasında sıkıştım… Ve hayat parkımda tahterevalliye yer yok! N
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder