03 Ekim 2014



TAHTEREVALLİ !

Anka kuşu, efsanevi bir yaratık değil, gerçeklerden kaçan insanın hatalarından ders almamasına yapılan bir vurgudur benim için… Mesela aşk acısından kavrularak ölen (kendini aşka kapatan) bir insan, tekrar sevmeye başladığında yeniden harlanan bir ateşle, kalbindeki küllerinden kıvılcımlar saçarak tekrar doğar…

O hâlâ hayat üzerine yaptığı planlarına beni dahil etmeye devam ediyordu. Oysa ben bindiğimiz tahterevallinin iki ucunda ayaklarımız yere değmeden dengede durmak istiyordum. Aşk bir denge meselesiydi bir yerde! Çünkü bizler ip cambazıyız…

Bindiğimiz tahterevallide onu yukarıda tutabilmek için ayaklarıma beton dökmüştüm ki ne olursa olsun yeryüzünde dik bir açıyla durabilmeliydim. Ayakta ve dimdik! Sert yağmurlarla çatlayan zeminde durmanın ayaklarımı özgür bırakacağını hiç düşünmemiştim...

Şimdi orada durmuş, onu yeniden yukarıda tutabilecek ve oyununa ortak olacak azme sahip birini bekliyor. Bense tahterevalliden sıkılmış bir çocuk gibi salıncağıma doğru yürüyorum… Havanın içinde ciğerlerim patlayana kadar salınıp solumak istiyorum hayatı. Belki kalbi kalbimin ritmine uygun bir beden bulurum, olmadı salıncaktan atlar bedenimi sürte sürte bir kaydırakta huzur bulurum.

Olması gerekenlerle, gerçekte olanlar arasında sıkıştım… Ve hayat parkımda tahterevalliye yer yok! N

Hiç yorum yok: