12 Şubat 2010





BAŞKA BİR ŞEY...



Çağdaş dünyanın herşeyi dile döküldüğü, formüle edildiği, terimlerde görünür kıldığı, varoluş atmosferi, eşcinsellik olgusunu öteye toplumun sıradanlığından olabildiğince öteye itiyor. Bu iç gıcıklayıcı konunun hayatımızın her alanında yerli yersiz dile gelmesi ve bizi hala şaşırtmaya, eğlendirmeye, yüzümüzü al al etmeye, dudak ısırtmaya devam etmesinin nedenini, kendimize rağmen belirleyebilirsek, eşcinsel aşk üstüne gerçekten, başka bir dilde ve düzcinsel bir kodlamanın gölgesinde kalmadan farklı birşeyler söyleyebiliriz gibi geliyor bana...

Bu noktada eşcinselliği toplumsal azınlıklarınkinden farklı bir varoluş olarak görüyorum. Empatiyle çözümlenebilecek, bizimmiş gibi yakınlık sağlanabilecek bir konu değil.

Eşcinsel aşk her aşk kadar güzel, her aşk kadar biricik, dünyaya tutulduğunda her aşk kadar kimsesiz ve toplumsal koşullarda her aşktan çok daha fazla savaşçıdır... Her aşk göze aldıklarımızın bir toplamı ise, eşcinsel aşk bu noktada başlı başına bir göze alma, cüret etmedir... Bunun dışında aşklarımızı birkaç sözcükle anlaşılabilir kılmayı amaçlayan düzcinselliğin hegemonyası zaten eşcinsel olalım, düzcinsel olalım hepimizi kısıtlamakta ve kurutmakta değil mi?





Görünürlük mücadelesi veren eşcinseller bu yüzyılların ürünü olan mitolojinin bulutu yüzünden ciddi vakit kaybediyor. Dünyanın düzcinsel sağlamasında "Cinselliğin loş köşeleri" , "Aşkın öteki yüzü" gibi söze bulanan bu hayata giden bütün yollar kesilmiş oluyor.

Eşcinsel aşka edebiyatın hangi kapısından girilir? Mann'ın Eschenbach'ıyla Forster'in Maurice'i aynı tutkuyla mı yazıldılar? Proust'la Rimbout tanışır mıydı? Burroughs, Tennessee Williams'ın dünyasına sığabilir miydi? Stein ile Woof o mektupları birbirine yazarlar mıydı? Gide ile Genet aslında aynı çağda yaşamadılar mı? Sait Faik'in aşkı Nahid Sırrı'nın yazısında karşılığını bulabilir miydi? Bilge Karasu ile Selim İleri aynı iklimin aşkını mı yazdılar? Murathan Mungan kimin akrabası? Küçük İskender hangi eşcinselliği yazıyor? Yazılarında eşcinselliğe yer vermiş bütün yazarların dökümü ve incelenmesi eşcinselliğe nasıl bir duyarlılıkla yaklaşmamız gerektiği konusunda kesin bir sonuca ulaşmamızı sağlayacak mı? Kesinlikle hayır! Her aşkın dünyayla ve nesnesiyle ilişkilenme biçimindeki yeganelik üzerine aydınlanırız olsa olsa...

Bir erkek, bir erkeği: bir kadın, bir kadını sever. Kuracağımız ikinci cümle mutlaka politik olacaktır.

Cogito "Aşk" sayısı, Bahar 1995

1 yorum:

Boskafa dedi ki...

Facebook'umda yayınladım bu yazıyı linkini verip=)